22 Mayıs 2019 Çarşamba

ZEMİNLERDE CALİFORNİYA TAŞIMA ORANI TAYİNİ DENEYİ (CBR)


ZEMİNLERDE CALİFORNİYA TAŞIMA ORANI TAYİNİ DENEYİ (CBR)

Bu deney, kesit alanı 19,35 cm3 olan silindirsel bir pistonu belirli bir hızla zemine iterek elde edilen yük- penetrasyon bağlantısının (Kaliforniya taşıma oranı) bulunmasını kapsar
Penetrasyonun herhangi bir değeri için ölçülen yükün standart bir yüke oranı olarak tanımlanan CBR genellikle 2,5 mm’lik penetrasyon için verilir. Ancak 5 mm’lik bir penetrasyon için daha büyük bir değer çıkarsa büyük olan değer verilir.
Pistonun boyutları nedeniyle deney sadece tane büyüklüğü en çok 20 mm olan malzeme için uygulanır. Numunenin hazırlanışı, CBR deneyinde elde edilen sonuçları büyük ölçüde etkiler. Su içeriğinin oldukça yüksek olduğu kohezyonlu zeminlerde (CBR değeri %5 den küçük) bu deneyin doğru değerler vermediği görülmüştür. Dolayısı ile bu deney daha çok yolların ve hava alanlarının tabanını oluşturan zeminlerin oldukça kuru olduğu tropik bölgelerde uygulanmaya elverişlidir.
1.1.Deneyin Yapılışı
1.1.1. Deney Araç Gereç ve Ekipmanları Hazırlamak
Bu deney için kullanılacak araç gereç aşağıdadır.
Elekler: 5 ve 20 mm’lik elekler
Silindirik metal kalıp: Çapı 15,2 cm, yüksekliği 12,7 cm, taban ve üst plaka 5 cm yüksekliğinde takıp çıkarılabilen yaka
Metal disk ve sap: Numunenin statik sıkıştırılması için 15 cm çapında ve 5 cm kalınlığında 3 metal disk, disklere vidalanabilen bir sap
Metal piston: Kesit alanı 19,35 cm2, uzunluğu 25 cm olan silindirik piston
Deney sırasında uygulanacak yükü, piston aracılığı ile zemine aktaran bir makine, bu makinenin yükü ölçen bir aygıtı olması ve yükü denetlenebilen bir hızla vermesi gerekir.
Mikrometre: Piston penetrasyonunun ölçülmesini ve penetrasyon hızının denetlenebilmesini sağlayacak 0,01 mm bölüntülü, 25 mm kapasiteli göstergeli
Ağırlık: İç çapı 5,24-5,4 cm, dış çapı 14,60-14,92 cm ve her birinin ağırlığı 2,27 kg olan halka biçiminde 3 ağırlık
Metal tokmak: 5,1 cm çapında dairesel tabanı olan 4,5 kg ağırlığında, tokmağın sert düşüşü 45,8 cm’ye kadar ayarlanabilmelidir.
Basınç aleti: Statik sıkıştırma için en az 50 cm2 alanındaki iki yatay plakası arasında en az 30 cm’lik bir aralık bulunan ve 25000 kg kapasiteli
Çelik çubuk: 13-20 mm çapında ve 38 cm uzunluğunda çelik bir çubuk
Cetvel: 30x2,5x3 cm çelik cetvel
Bir maket bıçağı
Numunenin suda bekletilmesi sırasında yüzey hareketini ölçecek bir alet
Terazi: 5 g duyarlıkta 25 kg kapasiteli
Su içeriğinin saptanması için gerekli aletler
15 cm çapında süzgeç kâğıdı

1.1.2 Deney Numunesini Hazırlamak
Deney 20 nu.lı elek altına geçen malzeme üzerinde yapılmalıdır. Deney, genellikle zeminin kazı anındaki doğal su içeriğinde yapılır ancak başka su içeriği değerlerinde de yapılması gerekebilir. Değişik su içeriklerinde deney yapılacağı zaman, numuneler açıkta kurutulmuş ve 5 mm’lik eleğin üstünde kalan topakları ufalanmış zemine istenilen miktarda su ilave edilerek elde edilir. Bu gibi durumlarda zemini çok iyi karıştırmak ve imkân varsa sıkıştırma işleminden önce kapalı bir kap içerisinde 24 saat bekletmek gerekir.
Kullanılmakta olan sıkıştırma metotları aşağıdadır:
Statik sıkıştırma; 1. metot, 2. metot
Dinamik sıkıştırma; 1. metot, 2. metot, 3. Metot
Numunenin suda bekletilmesi; CBR deney numunelerinin suda bekletilme işlemleri her zaman uygulanmaz ancak bazı koşullar altında böyle bir işleme başvurulması gerekebilir.

1.1.3 Numuneyi Basınç Aletine Koymak ve Penetrasyon Değerlerini Ölçmek
Kalıp, taban plakası takılmış ancak üst yüzeyi açık olarak içindeki numuneyle birlikte basınç aletinin plakası üzerine yerleştirilir. Numunenin üzerine gerekli görülen ağırlıklar konur. Penetrasyon pistonu, taşıma oranı % 30’un altında olan zeminler için 4,5 kg’lık bir yükle, taşıma oranı % 30’dan yüksek olan zeminler için ise 22,5 kg’lık bir yükle numunenin yüzeyine oturtulur ve dakikada 1,20 mm’lik hızla zemine itilir. Yük okumaları 0,625-1,25-1,875-2,50-5,00-7,50-10-12,5 mm’lik penetrasyonlarda alınır.
1.1.4 Numune Yüzeyini Düzeltmek
Piston kaldırılır ve numune yüzeyinde bırakmış olduğu girintiler doldurularak ve çıkıntılar çelik cetvelle kesilerek numunenin yüzeyi düzlenir.
1.1.5. Ters Yönde Penetrasyon Değeri Ölçmek
Numunenin her iki ucu da denenecekse taban plakası kalıbın altından üst ucuna takılır ve kalıp, içindeki numuneyle birlikte ters çevrilir ve 3 numaralı işlemler numunenin diğer ucu için de uygulanır.




1.1.6 Numunenin Su İçeriğini bulmak
Penetrasyon deneyleri tamamlandıktan sonra numunenin iki ucundaki yüzeylerin hemen altından her biri 350 g dolayında olan numuneler alınıp su içerikleri tespit edilir.
w1 : Yaş numune ağırlığı
wk : Kuru numune ağırlığı
w : Su muhtevası (Zemin içindeki su ağırlığının/ zemin kuru ağırlığına oranıdır.)
Ww : Su ağırlığı


1.1.7. Temizlik
Deney bitirildikten sonra kullanılan araç gereçler usulüne uygun olarak temizlenir. Kullanılan ekipman laboratuarda ilgili yerlerine yerleştirilir.
1.1.8 Hesaplamalar ve Deney Raporu Hazırlamak
Yük- penetrasyon eğrisi
Penetrasyon değerleri ve bunlara karşılık olan piston yükleri bir grafik kâğıt üzerine işaretlenir ve elde edilen noktalar arasından düzgün bir eğri çizilir. Bu eğri, normal olarak dışarıya doğru dışbükeydir, eğrinin başlangıç kesimi yukarıya doğru içbükeyse bir düzeltme yapmak gerekir. Eğimin en yüksek olduğu noktadan bir teğet çizilir (Şekil 1.2). Penetrasyon eksenini kesecek şekilde uzatılır. Bundan sonra eğri, teğetle penetrasyon ekseninin kesişme noktası ile çakışacak biçimde sola kaydırılır. Bu CBR değerinin bulunacağı düzeltilmiş eğriyi verir.



Kaliforniya taşıma oranı hesaplaması
%100 CBR değerine karşılık olan standart yük- penetrasyon şu değerlerle tanımlanır: 1,25 mm’lik penetrasyonda 860 kg 2,5 mm’de 1360 kg 5,0 mm’de 2040 kg, 7,5 mm’de 2585 kg, 10 mm’de 3130 kg ve 12,5 mm’de 3590 kgf. Belirli bir penetrasyonu sağlayan yükün aynı penetrasyonu standart eğri üzerinde sağlayan yüke oranı, o penetrasyondaki CBR değeri olarak tanımlanır.
CBR değeri 2,5 mm’lik ve 5,0 mm’lik penetrasyonlarda hesaplanır ve elde edilen bu iki değerden büyük olanı zeminin CBR değeri olarak kabul edilir.
Yük- penetrasyon eğrisini Şekil 1.3’teki çeşitli CBR değerleri için çizilmiş eğrilerin bulunduğu bir grafik kâğıdı üzerine çizmek büyük kolaylık sağlar. Bu durumda CBR değeri, herhangi bir hesaplama gerekmeksizin doğrudan okunabilir.

Şekil 1.4: CBR deney sonuçlarının değerlendirilmesinde kullanılan standart yük penetrasyon eğrisi

Suda bekletilmiş numunelerin kuru birim ağırlığının hesaplanması:
Zeminlerin yaş birim hacim ağırlığı (γn) aşağıdaki formüller yardımıyla hesaplanır. Statik metotla veya titreşimle sıkıştırılmış numuneler için şu formül kullanılır:
γn = 0,000431 W1 (t/m3)
Burada W1: Kalıbı doldurmak için gerekli zemin ağırlığı (g)
Dinamik metotla sıkıştırılmış numuneler için şu formül kullanılır:
γn = 0,000431 (W3-W2) (t/m3)
Burada W2: Kalıpla taban plakasının ağırlığı (g)
W3 : Kalıp, taban plakası ve kalıptaki zeminin ağırlığı (g)
Zeminin kuru birim hacim ağırlığı:
γk =100 / 100-w
w: Zeminin su içeriğidir. (%)

Sonuçların sunuluşu:
Kaliforniya taşıma oranı % 30’a kadar değerler için % 1 yakınlıkla % 30 ile % 100 arasındaki değerler için % 5 yakınlıkla, % 100’den büyük değerler için % 10 yakınlıkla verilir. Sıkıştırma metodu ile ilgili ayrıntılar, zeminin kuru birim hacim ağırlığı, deneyden sonraki su içeriği ve suda bekletilmişse bu bekletilme süresi ayrıca belirtilmelidir. Genellikle, deney sonuçları numunenin alt ve üst ucu için ilgili su içerikleri ile birlikte, ayrı ayrı verilir. Ancak sonuçlar, ortalama taşıma oranından %10’dan daha az bir sapma gösteriyorsa sonuçların ortalaması verilir.

Şekil 1.6: CBR deneyi için suda bekletilen numunenin yüzey hareketini ölçmeye yarayan alet


T.C. MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI
İNŞAAT TEKNOLOJİSİ
TAŞIMA ORANI VE KAYMA DAYANIMI
582YIM505

Ankara, 2011

20 Mayıs 2019 Pazartesi

ÇİMENTO HARCININ PRİZ SÜRESİNİN BULUNMASI (VİCAT DENEYİ)

VİCAT DENEYİ NASIL YAPILIR?
BİR ÇİMENTO HARCININ PRİZ SÜRESİ NASIL BULUNUR?



 Kıvam ve Priz Süresi Tayini Deneyi (TS EN 196-3+A1(2010))


Vicat aleti; sonda, vicat kalıbı, vicat iğnesi ve cam plakadan oluşmaktadır. Sonda etkili uzunluğu (50±1) mm ve çapı (10±0,05) mm olan dik silindir şeklinde korozyona dayanıklı metalden yapılmış olmalıdır. Hareketli parçaların toplam kütlesi (300±1) g olmalıdır.
Deneyi yapılacak olan çimento pastasını koyduğumuz vicat kalıbı sert lastikten yapılmış olmalıdır. Vicat kalıbı, derinliği (40±0,2) mm; üst iç çapı (70±5) mm ve alt iç çapı (80±5) mm olan kesik koni şeklindedir. Deneyde kullanılan cam plakanın genişliği vicat kalıbından büyük olmalı ve kalınlığı en az 2,5 mm olmalıdır.
Tanımlar
Standart kıvam: Deneyi yapılacak olan çimento hamurunun sahip olması gereken kıvama denir. Çimento hamurlarının deney öncesinde standart kıvamda olması için gerekli optimum su miktarı ön deneyler ile belirlenmelidir.

Priz Süresi: Çimento ve suyun birleştiği andan çimento hamurunun tamamen katılaştığı ana kadar geçen süredir.



11.       Vicat deneyi Kalite Kontrol Teknisyeni tarafından Ürün Kalite Planında belirlenen sıklıkta yapılır.

22.       Kullanılan araç, gereç ve cihazlar:
• Vicat Aleti, iğnesi, Kalıbı ve Taban Plakası: İğnenin yüksekliği 50±1 ve Çapı 1,13±0,05-Kalıp 40±0,2)mm derinliğinde Kesik Koni Biçimli ve üst iç çapı(70±5),alt iç çapı(80±5)mm. Taban Plakası: Camdan ve Kalınlık: en az 2,5mm
• Spatula
• Terazi:1gr hassasiyetle ölçüm yapabilen
• Mezür: Hacmen %1 doğrulukla derecelendirilmiş.
• Karıştırıcı: TS EN 196–1 ‘e uygun
• Kronometre
33.       Numunelerin hazırlandığı ve deneyin uygulanacağı laboratuar ortamının sıcaklığı (20±2 ºC) ,
bağıl nemi %65 ten az olmayacak şekilde ayarlanmalı ve devamlılığı sağlanmalıdır.
Numuneler, hazırlanmasını takiben ve deney uygulanıncaya kadar geçen süre içinde deney koşullarının gerektirdiği (5±1 ºC) ve (20±2 ºC) sıcaklık ve %90 ‘dan az olmayan bağıl neme sahip oda veya kabinde saklanır.
44.       TS EN 480-1’e uygun olarak hazırlanan katkılı şahit harç (deney karışımı) ve katkısız şahit harcın (kontrol karışımı) kıvamları aynı olmalıdır. Bu nedenle karışım suyu gereksinimi TS EN 413-2’ye göre belirlenmelidir.
55.       Bu deneyin yapılmasında TS EN 934–2 ve TS EN 480–2 temel alınmalıdır.
66.       Deney Numunelerinin Hazırlanması:
Harç, TS EN 196-1’de tarif edilen standart kum kullanılarak hazırlanacaktır. Su, EN 1008’de tarif edilen karma suyuna uygun olmalıdır. Çimento, Kum, Su, Katkı ve Cihazlar, harç numunesi hazırlanmadan en az 12 saat öncesinden deney koşullarının gerektirdiği (5±1 ºC) ve (20±2 ºC) sıcaklıkta saklanmalıdır.
77.       Kalıbın Doldurulması:
Karışımın hazırlanması biter bitmez, öncelikle düzgün bir satıhta, hafifçe yağlı bir plaka üstüne konan kalıba harç yerleştirilir. Kalıp ile plaka arasında kaçak olmamalıdır. Taşan harç, dikkatli bir şekilde, Spatula yardımı ile ileri geri hareketle kalıp ile harç mümkün olduğunca aynı seviyede olacak şekilde kaldırılmalıdır.
Kalıba alınan numune madde 3’de belirtilen koşullarda saklanmalıdır.
Karışımın tamamlanmasından plakanın üst yüzü ile iğnenin ucu arasındaki mesafenin 4,00 mm olduğu ana kadar geçen süre harcın priz başlangıcıdır.
88.       Priz Başlama Süresinin Tespiti:
• Öncelikle Vicat cihazının iğnesi plaka seviyesine indirilerek sıfırlanır.
• Vicat cihazı ve kalıp Madde 3’de tanımlanan rutubetli kabin veya odada saklanır ve daha sonra uygun bir zaman içinde iğnesi ayarlanır.
• İğnenin ucu dikkatli bir şekilde harcın üst yüzeyine gelinceye kadar indirilir. Bu pozisyonda 1–2 sn. beklenir.
• Sonda düşürülür ve düşey olarak harca batırılır. Sondanın batışının sona ermesi veya 30 sn. koşullarından hangisi erken olursa göstergeden okuma yapılır.
• Harcın karışımının üzerinden belli bir süre geçtikten sonra kaydedilen bu değer, plakanın üst yüzü ile sondanın alt ucu arasındaki mesafeyi gösterir. Aynı numune üzerinde, birbirine veya kenara 10mm mesafe bırakacak şekilde ve uygun zaman aralığında (örneğin 10 dk.) batırma deneyleri tekrarlanır.
Karışımın tamamlanmasından plakanın üst yüzü ile iğnenin ucu arasındaki mesafenin 4,0mm olduğu ana kadar geçen süre harcın priz başlangıcıdır.
Not: Karışımda kum bulunması halinde, çimento hamuruna göre batma derinliği daha değişken olacaktır.
99.       Priz Sonu Süresinin Tespiti:
Batırma Deneylerine devam edilerek karışımın tamamlanmasından, iğnenin ucunun en çok 2,5mm battığı ana kadar geçen süre harcın priz sonudur.

16 Mayıs 2019 Perşembe

GELENEKSEL YAPI ÖĞELERİ 1 DERS NOTLARI / TEKKELER


TEKKE
Eskiden tarikat adamlarının toplanıp ayin yaptıkları ve birçoğunun sürekli olarak oturdukları yere verilen addır.
Pir Evi: Alevi ve Bektaşi’lerde “pir”in gömülü olduğu dergah ya da tekkelere denir. Pir evleri, 12 bölümlü bir külliyedir:
1) Han bağı: Tarikat çiftliği
2) Dede bağı: Tarikat çiftliği
3) Balım evi: Bekar dervişlerin barınma mekanı
4) Mihman evi: Konuk evi
5) Aşevi: Mutfak, yemekhane ve depoları içeren bölüm
6) At evi: Ahır
7) Ekmek evi: Barınma bölümü
8) Kiler evi: Tekkenin yönetim merkezi
9) Meydan evi: Ayin ve tören mekanı
10) Hızır evi
11) Çile evi
12) Kahve ocağı

Mevlevihane: Mevlevi tekkelerinin genel adıdır. Genellikle birkaç yapıdan oluşan bir külliye biçimindedir. Şu mekanlardan oluşurlar:
1) Semahane
2) Türbe
3) Çilehane
4) Hücreler
5) Selamlık
6) Harem (Şeyh ailesinin konutu)
7) Meşkhane (Dervişlerin Sema eğitimi için kullandıkları mekan.)
8) Mutfak ve kiler
9) Asitane: Mevlevilerde tarikat pirinin gömülü olduğu tekkeye denir.

Çilehane: Tekkelerde dervişlerin çile doldurdukları ve derecelerini artırdıkları yerdir.
Hanekah: Eskiden gezmenlerin ve yoksul yolcuların barındıkları, misafirhane niteliğindeki tekkelere denir.
Matrab: Mevlevi tekkelerinde kudüm çalınan ve naat okunan yüksekçe bölüme denir.
Semahane: Tekkelerde zikir ve ibadete ayrılmış büyük sofalara denir. Semahanelerin biçimleri tarikatlara göre değişir. Örneğin mevlevilerde sema için, ortası yuvarlak bir alan şeklinde olurdu. Semahaneler, aynı zamanda mescit olarak ta kullanıldıkları için mihrapları da vardır.
Zaviye: Küçük ölçekli tekkelerdir. Asıl tekkelerin aksine, zaviyelerde ikamet söz konusu değildir.
Halvet: Tekkelerde ibadet amacıyla kullanılan tek kişilik odalardır.
Hücre: Tekke ve medreselerdeki küçük odalara denir.
Kafes: Tekkelerde kadınlar için ayrılmış, çevresi kafesle çevrilmiş olan alana denir.

Y a r a r l a n ı l a n K a y n a k l a r  Ansiklopedik Mimarlık Sözlüğü, Doğan Hasol·  Sanat Kavram ve Terimleri Sözlüğü, Doğan KUBAN·  Sanat Ansiklopedisi, Celal Esad Arseven·  Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi·  Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi·

CAMİLER
KİLİSELER
SİNAGOGLAR
TÜRBELER

GELENEKSEL YAPI ÖĞELERİ 1 DERS NOTLARI / TÜRBELER


TÜRBE

İslam din büyükleri için düşünülmüş bir çeşit mezar yapısıdır. Genelde Selçuklu mezar yapıları “kümbet”; Osmanlı mezar yapıları “türbe”; başka kültürlere ait olanlar ise “anıt mezar”, “mozole” gibi isimlerle isimlendirilir. Türbenin ayırıcı özelliği, genellikle çokgen planlı ve kubbeli oluşudur.
Hacet Kapısı – Hacet Penceresi: Hacet dilemek için önünde durarak dua edilen, türbelerde sandukanın bulunduğu odanın içine bakan kapı yada pencereye denir.
Muhaccer: Türbelerde taş sandukaların çevresine genelde mermerden kafes oymalı olarak yapılan elemana denir.
Puşide: Türbelerde sandukaların üzerine örtülen türbe yeşili renginde kumaş örtüye denir.
Sanduka: Türbelerde ölünün gömülü olduğu yerin üzerine yerleştirilen taştan yada ahşaptan, tabut biçiminde yapılmış, üzeri puşide ile örtülmüş öğeye denir.


Y a r a r l a n ı l a n K a y n a k l a r  Ansiklopedik Mimarlık Sözlüğü, Doğan Hasol·  Sanat Kavram ve Terimleri Sözlüğü, Doğan KUBAN·  Sanat Ansiklopedisi, Celal Esad Arseven·  Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi·  Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi·


CAMİLER
KİLİSELER
SİNAGOGLAR
TÜRBELER

GELENEKSEL YAPI ÖĞELERİ 1 DERS NOTLARI / SİNAGOG


SİNAGOG
Yahudiliğin kutsal mabedi Sinagogu ifade etmek için Türkçe’de “Havra” kelimesi de kullanılır. Sinagogun özellikle bir ibadet mekanı olmasının yanında eğitim ve toplumsal amaçlı toplantılar için de bir mekan olduğu bilinmektedir. Sinagogların ortaya çıkışlarıyla ilgili olarak araştırmacıların üzerinde anlaştıkları kesin bilgilere sahip değiliz. Yine de kesin olan bir şey varsa o da, bugün Yahudiliğin kutsal mabedi olarak bildiğimiz Kudüs’teki Süleyman Mabedine gelene kadar Yahudilerin Şekem, Beytel, Mamre ve Berşeba’da birtakım mabetlere sahip olduklarıdır.
Musa (a.s.) Mısırdaki Yahudileri Firavun’un zulmünden kurtarmak için çöle çıkardığında, çölde bir çadır kurar. Bu çadıra “Cemaat Çadırı” denir. İçinde on emir levhalarının bulunduğu kutsal sandık vardır ve Rab Yahve’nın manevi varlığının bu çadırda olduğuna inanılır.
Kutsal Sandık bütün Yahudi tarihi boyunca ibadetin ana unsurlarından biri olur. O sandığın içinde Musa peygamberin Sina Dağında Tanrı ile konuşması sonrasında halkının uyması için kendisine verilen On Emr’in yazılı olduğu iki levha vardır.
Nesilden nesile gelen Cemaat Çadırı sonunda Kral Süleyman tarafından Kudüs’te inşa edilen Mabed’e konur. Çöldeki esaret hayatından kurtulan Yahudiler, yeni diyarları Kenan’da yeni ibadet mekanları edinirler. Bu yerlerin adlarını Gilgal, Şilo, Benjamin’deki Mişpah, Ofra, Dan ve Kudüs Mabedi olarak sıralayabiliriz.
Sinagogun dış şekli ve mimari yapısı için konulmuş kesin şekiller yoktur. Bu yüzden ülke ve çevre kültürlere bazen de imkanlara göre farklılık kazanan bir yapıyla karşı karşıyayız.
Son zamanlarda oldukça lüks tarzda inşa edilenleri istisna kabul edersek sinagoglar genelde sade döşenmiş yapılardır. Hatta bu yapı bazen son derece küçük de olabilmekteydi. Eskiden zengin
Yahudilerin malikanelerinde kendileri için sinagoglar yaptırdıkları da bilinmektedir. Süleyman Mabedin’in bu gün geriye kalan tek kısmı olan ve ağlama duvarı olarak da bilinen batı duvarını inşa etme görevi fakirlere düşer.

Y a r a r l a n ı l a n K a y n a k l a r  Ansiklopedik Mimarlık Sözlüğü, Doğan Hasol·  Sanat Kavram ve Terimleri Sözlüğü, Doğan KUBAN·  Sanat Ansiklopedisi, Celal Esad Arseven·  Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi·  Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi·

CAMİLER
KİLİSELER
TÜRBELER
TEKKELER

15 Mayıs 2019 Çarşamba

GELENEKSEL YAPI ÖĞELERİ 1 DERS NOTLARI / KİLİSELER


KİLİSE MİMARİ ELEMANLARI

Hıristiyanların ibadet etmek için toplanmalarını sağlayan mabetlere KİLİSE denir. Kiliselerin küçük ölçekli inşa edilenlerine ŞAPEL adı verilir. Bazı kiliselere “BAZİLİKA” ismi verilir. Kilise ile Bazilika arasındaki fark, binanın mimari şeklinden kaynaklanır.
Hıristiyanlığın ilk devirlerinde Hıristiyanlar, putperest mabetlerinde ibadet etmek istemediklerinden, Romalılarca toplantı ve mahkeme salonu olarak kullanılan ve bazilika denilen binaları kiliseye çevirmişler, ve bu şekilde mabetler inşa ederek orada ibadet etmeye başlamışlardır. Bu sebeple bu şekildeki kiliselere bazilika adı verilmektedir.
Kiliseler ancak 4. ve 5. yüzyıllara doğru inşa edilmeye başlanmıştır. Kiliseler bu dönemden önce tamamen bazilika şeklinde inşa edilmekte idi. Bazilikaların çatıları ahşaptı. Kiliselerin üstleri ise, inşa edilmeye başlandıkları andan itibaren kagirden yapıldı.
Bizanslılar kiliselerinin üstünü kubbe ile örttüler. Roman kiliselerinde ise kagir tonozlarla örtüldü. Kiliselere, halkı ibadete davet etmek için bir de kule ilave edildi ve buna bir çan takıldı ki kilise mimarisinde bu kulelere “çan kulesi” adı verilir.

Kilise mimarisinde kiliseyi meydana getiren öğelerin başlıcaları şunlardır:
Katedral: Piskoposun resmi tahtı Kathedra’nın bulunduğu piskoposluk kilisesine denir. Mimari açıdan katedrallerin kiliseden tek farkı büyük boyutlu olmalarıdır.
Altar: Çoğu taştan yapılan ve takdis ayini için kullanılan masa veya yüksekçe döşemeye denir.
Altar Panosu: Altar’ın arkasında yer alan resim yada heykelli dinsel tasvire denir.
Apsis (Apsit): Kiliselerde koronun arkasında yer alan ve camilerin mihrap kısmının karşılığı olan, yarım daire veya yarım çokgen şeklinde, çoğu tonozla örtülü bölüme denir. Apsitler, çoğu zaman apsidiyoller’le çevrili olurlar.


Günah Çıkarma Hücresi: Katolik kiliselerinde, içinde papazın oturarak, penceresinden günahkar kişinin günahlarını dinlediği odaya denir. Günah çıkarma hücresi, 16. yüzyıldan bu yana 3 gözlü bir ahşap kulübe biçimini korumaktadır. Papaz, ortadaki bölümde oturur; günah çıkartacak olanlar, papazınkinden kafesle ayrılmış olan iki yandaki gözlerde yer alırlar. Günah çıkarma hücreleri, genelde kilisenin iç duvarlarından birisine bitişik durumda ya da şapellerin bir köşesinde yer alırlar.
Jübe: Kiliselerde nefi korodan ayıran altı boş bir köprü şeklindeki mahfildir. Üzerine merdivenle iki yandan çıkılır ve üzerinde incil okunurdu. Jübe’ler Fransız kiliselerine mahsustur. 12. yüzyılda beliren jübeler, 18. yüzyılda ortadan kaldırılmışlardır. Günümüzde ancak birkaç kilisede görülebilirler.
Çan Kulesi: Kilisenin yanında yer alan yada ona bitişik durumda olan ve içinde çanların bulunduğu kuledir. 8. yüzyılda S. Pietro Kilisesi’ nin çan kulesinin bulunduğu bilinse de, zamanımıza kadar ulaşan en eski örnekler 9. yüzyıldan kalanlardır.
Narteks: Bazilika şeklindeki Hıristiyan kiliselerinin giriş tarafında bulunan revaklı kısma denir. Bunların bazen çift olanları da vardır ki, dışarıdakilere “dış narteks”; iç taraftakilere de “iç narteks” adı verilir. Narteksler genelde kiliseye girmek için dinen lazım gelen vasıflara haiz olmayanlara mahsustur.

Nef: Kilisede apside dik doğrultuda, birbirlerinden sütun ya da ayak dizileriyle ayrılmış, uzunlamasına mekanların her birine denir.
Sivrik: Bazı büyük kiliselerde veya kulelerde yapılan oldukça yüksek ve sivri külahlara denir. Sivrikler genelde ahşaptan yapılırlar ve üzerleri kurşun kaplanır.
Transept (Transeption): Bir kilisenin boydan boya olan uzun sahnını baş tarafına yakın bir yerinden kesen ve iki tarafta birer kol şeklinde iki sahın meydana getiren ve kilisenin içine haç şeklini veren kısımdır. Bu enine sahınla boyuna sahnın birleştiği yerde oluşan zemini dört köşeli mahale “Transept Dördülü”; kollarına da “Transept Çeliplemesi” denir. Bu kısım çoğu zaman kilisenin yan duvarlarından dışarı taşkın olur ve kapıları da bulunabilir.
Bazı transeptlerin cepheleri yuvarlak olur. İki transeptli yapılmış kiliseler de vardır.

Andron: Bizans kiliselerinde erkekler için ayrılmış bölüme denir.
Gülpencere: Genellikle kilisede orta nefin batı ucunda ve transeptin iki ucunda yer alan yuvarlak bir pencere şeklidir.
Confessio: Kilisede sunağın hemen yanında yada altında yer alan, rölik saklama işlevini gören niş veya yer altı odacığına denir.
Rölik: Hıristiyanlıkta Hz. İsa, aziz ve azizelerle ilişkili yada onlardan arta kalan kutsal eşya ya da parçalara verilen isimdir. Örneğin, Hz. İsa’nın çarmıha gerildiği haçın parçaları rölik sayılır. Kutsal kişilerin kemikleri gibi, vücut parçaları da rölik’tir.
İkonostatis: Bizans kiliselerinde ana nefi apsit kesiminden ayıran ikonlarla bezeli bölme duvarına denir. Mekanı tümüyle bölmez, yerden ancak 2-3 metre yükselir.
İkon (İkona): Rus ve Yunan Ortodoks kiliselerinde, renkli İsa, Meryem ve Aziz tasvirlerine verilen addır.
Koro Yeri: Kilisede apsit ile transeptin ana nefle kesiştiği alan arasında kalan, Ortodoks kiliselerinde bulunmayan, koro üyeleri için ayrılmış kısımdır.
Manastır: Hıristiyan din adamlarının kent yaşamından uzakta yaşayıp tapınmaları için kırlık veya dağlık yerlerde kurulmuş bir dinsel yapı türüdür.

Y a r a r l a n ı l a n K a y n a k l a r  Ansiklopedik Mimarlık Sözlüğü, Doğan Hasol·  Sanat Kavram ve Terimleri Sözlüğü, Doğan KUBAN·  Sanat Ansiklopedisi, Celal Esad Arseven·  Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi·  Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi·





13 Mayıs 2019 Pazartesi

GELENEKSEL YAPI ÖĞELERİ 1 DERS NOTLARI / CAMİLER

CAMİ MİMARİ ELEMANLARI


Selatin Camisi: Padişah ya da ailesi adına yaptırılmış camilere denir. Beyazıd Camii, Fatih Camii,  Süleymaniye Camii “Selatin Cami” örnekleridir.
Zaviyeli Cami: Osmanlıların ilk dönemlerinde gezgin dervişlerin barınma sorunlarını çözen çok işlevli camilere denir. “Tabhaneli Cami”, “Çok İşlevli Cami”, “Ters T Planlı Cami” gibi isimleri de vardır.  Bursa’da Yeşil Cami ve Muradiye; İstanbul’da Mahmutpaşa ve Muratpaşa camileri bir ana cami mekanına eklenmiş yan mekanlardan oluşur.  Çok işlevli Cami modeli 16. yüzyılın 2. yarısından sonra artık uygulanmaz olmuştur.
Ulu Cami: Bursa’daki Ulu Cami’yi andıran çok kubbeli camilerin tipine verilen addır.  Bu camilerin kökeni ilk dönem İslam mimarisinin payeler ve sütunlar üzerine oturan düz dam ile  örtülü avlulu camilerine dayanmaktadır. Bu camilerin sıcak ülkelerde açık bırakılan avlusu, Anadolu’ da küçültülerek caminin içine alınmış ve cami her yanıyla dışarıya kapatılmıştır. Selçuklular zamanında bu çeşit camiler düz dam ile örtülürken, Osmanlılarda çok sayıda kubbe kullanılmış ve ilk kez anıtsal bir mekan ortaya çıkmıştır.
Çok Ayaklı Cami: Namaz kılınan alanın çatısını taşımak için eş aralıklı dizilmiş çok  sayıda sütundan  yararlanılan bir örtü sistemine sahip cami plan tipidir.
Mescit: İçinde minberi olmayan İslam ibadet yapısıdır. Diğer İslam ülkelerinde mescit sözcüğü Türkçe’ deki cami karşılığı olarak kullanılır. Cami - Mescit ayrımı yalnız Türkiye’de olmuştur. Mescitler,  tek mekanlı oldukça basit yapılardır. Caminin tüm semt ya da kent tarafından kullanılıyor olmasına karşılık, mescit, mahalle ölçeğinde işlev sunar.
Osmanlı döneminin büyük camilerinde başlıca şu bölümler bulunur:
a) Harim ya da Muhavvata denilen dış avlu
b) Harem denilen iç avlu
c) Namaz kılınan bölüm; sahın
d) Son cemaat yeri
e) Minare
f) Şadırvan
g) Muvakkithane
h) İmam ve müezzin odaları
i) Musalla taşı
j) Helalar


Türk Mimarisinde orta ölçekli bir caminin gelenekselleşmiş kısımlarını ve bunların cami içindeki yaklaşık yerlerini şöylece göstermek mümkündür:
Cami mimarisinde Camiyi meydana getiren öğelerin başlıcaları şunlardır:
Ana Kubbe: Camilerde fil ayakları ya da ana duvar üzerindeki kasnağa oturtulmuş kubbeye denir. Ana kubbenin bir diğer ismi de “Orta Kubbe”dir.
Kubbe Kasnağı: Bir kubbeyi taşıyan, daire, kare, yada çokgen planlı kaideye denir. Kubbe Kasnağı’na “kubbe bileziği” adı da verilir.

Ağırlık Kulesi: Geniş açıklıklı kubbelerin yatay yüklerle yanlara doğru açılmasını önlemek amacıyla kubbeyi taşıyan ayaklara üstten eklenen ek yükü oluşturan mimari öğe. Ağırlık kulesi, büyük Osmanlı camilerinin önemli parçalarından biridir. Kubbeyle örtülü, taştan örülmüş, silindir ya da çokgen tabanlı prizma biçimindedir.

Uçan Payanda: Osmanlı camilerinde ve Gotik kiliselerde, kubbe ve çatı ağırlığının itkisini ana duvarlara aktarmak için kubbe kasnağı ya da çatı çevresi ile dayanma ayakları arasına konulmuş destek kemerine denir. Uçan Payanda’nın diğer bir ismi de “payanda kemer” ya da “tak payanda”dır.
Filpaye: Osmanlı camilerinde ana kubbeyi taşıyan büyük ayaklara denir. Filpaye’ye “Pilpaye” ya da “Fil Ayağı” adı da verilir.

Şadırvan: Ortasında yüksekçe bir yerden şarıltı ile bol su akan havuz veya çevresi musluklu duvarlarla çevrilmiş abdest alma yapısıdır. Şadırvanların camilerin iç avlularına yapılan üstü açık veya kapalı şekilleri vardır.

Muvakkithane: Çoğunlukla büyük camilerin yanında yapılan, içinde ezan saatlerinin saptanması için  gerekli alet ve saatler bulunan küçük binadır.
Muvakkithaneler, özellikle saat kulelerinin yaygınlaşmasından sonra kullanılmaz olmuşlardır.
Hünkar Dairesi: Büyük camilerde padişahın abdest almasına ve dinlenmesine ayrılmış küçük yapıdır.
Son Cemaat Yeri: Osmanlı camilerinde “sahın” denilen asıl namaz kılma alanına avludan girilen  kapının iki yanında kalıp, avluya bakan revak altı mekanıdır. Zemini avlu döşemesinden yarım metre  kadar yüksektedir. Bazı Son Cemaat Yerlerinde ayrıca bir de mihrabiye bulunur.
Revak: Üstü örtülü, önü açık galeri ya da kemer altlarına denir. Revakların genellikle ön yüzü kemerli ve açık, arkası duvarlı, üstü tonoz, kubbe veya düz tavanla örtülüdür.
Sertak: Revak kemerinin kapıya rastlayan orta bölümü daha geniş ve kemeri de daha yüksek olur  ki, buna sertak denir.
Gergi Çubuğu: Kemerlerde oluşan yatay itme kuvvetinin, kemeri taşıyan ayaklarda dengeyi bozucu  kuvvet oluşturmasını engellemek amacıyla, üzengiden üzengiye yapılan çelik elemana  denir.
Mihrabiye: Bazı camilerde son cemaat yerlerinde dışarıda namaz kılacaklar için kıbleyi göstermek  üzere bir yada birkaç tane küçük mihrap nişi bulunur. Bunlara Mihrabiye adı verilir.
Harim: Osmanlı camilerini çevredeki evlerden ve sokaklardan ayıran duvarlarla çevrili dış avludur.  Harimin diğer bir ismi de Muhavvata’dır.
Harem: Osmanlı camilerinde ortasında genellikle şadırvan bulunan iç avluya denir

Kıble Duvarı: Camilerde mihrabın bulunduğu, kıble yönüne bakan duvara denir. Kıble duvarının diğer bir ismi de “mihrap duvarı”dır.
Sahın: Camilerde ibadet için ayrılmış bölümdür. Bir sahında, ortadaki büyük kısma “ana sahın” ya da  “kubbealtı sahnı”; yan kısımlara “sağ ve sol sahınlar”, arka kısma da “arka sahın” ismi verilir.
Mihrap: Camilerin kıble duvarında bulunan ve imamın namaz kıldırırken durması için ayrılmış girintili kısma denir. Mihrap, camilerde ilk kez 8. yüzyılda uygulanmaya başlamıştır.
Minber: Camilerde hatibin yarısına kadar çıkıp hutbe okuduğu, merdiveni ve üstü külahlı bir sahanlığı olan cami elemanıdır. Minberler eski camilerde ahşap veya taştan yapılırlar ve korkulukları bir dantel gibi işlenirdi. Minberler, mescitlerde bulunmayan dini mimari öğeleridir.
Vaaz Kürsüsü: Camilerde genelde sol kısımda yer alan vaizlerin vaaz verdikleri kürsüye denir.
Revzen: Bir çeşit alçı penceredir. Camilerde genellikle pencerelerin iç ve dış yüzlerine birer revzen yerleştirilir. Bunlardan içeriye yapılan nakışlı ve renkli camlarla süslü olanlarına “içlik”, normal camlı olan dıştakine ise “dışlık” adı verilir
Askı Topu: Camilerde kubbelerden aşağıya süs olarak sarkan zincirler ve kandilliklerle veya yumurta biçiminde, ucu püsküllü çini veya ahşap toplara verilen addır. Askı topuna  “Süs askısı” adı da verilir.
Fevkaniye: Osmanlı camilerinde ana mekanın çevresinde yer alan galeri niteliğindeki katlara denir. Bunların bir kesimi Hünkar Mahfili olarak kullanılabildiği gibi, kadınların namaz kılmasına da ayrılabilir.  En üst tabaka kubbe eteğini izler. Burası ancak tek kişinin dolaşabileceği nitelikte bir şerittir. Fevkaniye’lerin diğer bir ismi de “Tabaka”dır.
Hünkar Mahfili: Osmanlı camilerinde padişahların namaz kılmaları için ayrılmış özel kapısı ve merdiveni olan parmaklıklı yüksekçe yere denir. Hünkar Mahfilleri tüm camilerde bulunmayıp, genelde padişahın namaz kıldığı camilerde yapılmışlardır.
Müezzin Mahfili: Namaz esnasında, müezzinlerin imamın tekbirlerini arka saflara işittirmek için tekrarladıkları yere denir. Bunlardan bazıları zeminden birkaç karış kadar yüksek bir sofa halinde, bazıları da 2-3 metre yüksekte olup, kagir olanları mermer ayaklar üzerine, ahşap olanlar da ahşap direkler üzerine oturtulmuşlardır.
Kadınlar Mahfili: Kadınların namaz kılmaları için ayrılmış genellikle caminin üst katında bulunan bölüme denir.
Mükebbire: Camilerde imamın tekbirlerini cemaate tekrarlamak üzere son cemaat müezzinlerine ayrılmış yerdir. Mükebbireler, son cemaat yerinin camiye bitişik olan duvarına açılmış bir pencerenin, balkon gibi dışarı çıkan bölümünden ibarettir.
Minare: Camilerde müezzinin çıkıp ezan okuduğu yüksek ve ince yapılı kulelere denir. İlk minare, Muaviye zamanında Mısır valisi olan Müslüme tarafından Amr Camii’ne yaptırılmıştır.


Kaval Minare: Spiral biçimli merdivenlerin basamakları merkezi bir sütunla değil de, çeperler tarafından taşınan bir Osmanlı minaresi türüdür. Diğer minarelerde basamaklar hem çeper duvarları, hem de ortadaki düşey öğeyle taşınmaktadır. Kaval Minare türüne genelde küçük cami ve mescitlerde rastlanır.
Alem: Minare, kubbe vb. elemanların tepesine yerleştirilen  madenden  yapılmış ay, ay yıldız veya lale şeklinde süslü tepeliklere denir. Alemlerin çeşitli bölümlerine hilal, küçük küp, boyun, armut, bilezik, büyük küp, kova gibi adlar verilir. Alemler genellikle bakırdan içi boş olarak yapılırlar ve üzerlerine ltın yaldız sürülür. Alemler, estetik kaygının yanı sıra yapısal bir zorunluluğun da sonucu olup, kurşun levhaların birleşme noktasını örterler.

Taçkapı: Büyük bir yapının ana girişinde yer alan, zengin biçimde süslenmiş anıtsal girişine denir. Taçkapı’ya “Portal”de denir.
Mukarnas: Yan yana ve üst üste gelen prizmatik öğelerin derece derece taşmalar yapacak biçimde, kullanıldıkları yere ve amaca uygun bir düzen geliştirerek dizilmeleriyle oluşan, İSLAM sanatına özgü üç boyutlu BEZEME tekniğidir. İslam  mimarlığında TONOZ ve KUBBE'lerin bezenmesinde, sütun başlıklarında duvarla örtü arasında geçişi sağlayan yüzeylerde kullanılmıştır.

Musalla Taşı: Camilerin yanında, üzerine cenaze konulan ve önünde cenaze namazı kılınan masa biçimindeki taş sekiye denir. Musalla Taşı, Osmanlı camilerinde genelde caminin sağında yer alır.
Hazire: Cami, medrese gibi bir kamusal Osmanlı yapısının bahçesinde yer alan, duvar ya da parmaklılarla çevrili küçük mezarlığa denir. Hazireler, camilerin kıble duvarı tarafında olurlar.

Y a r a r l a n ı l a n K a y n a k l a r  Ansiklopedik Mimarlık Sözlüğü, Doğan Hasol·  Sanat Kavram ve Terimleri Sözlüğü, Doğan KUBAN·  Sanat Ansiklopedisi, Celal Esad Arseven·  Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi·  Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi·

KİLİSELER
SİNAGOGLAR
TÜRBELER
TEKKELER




KARAYOLLARI TANIMLARI