Selatin Camisi:
Padişah ya da ailesi adına yaptırılmış camilere denir. Beyazıd Camii, Fatih
Camii, Süleymaniye Camii “Selatin Cami”
örnekleridir.
Zaviyeli Cami:
Osmanlıların ilk dönemlerinde gezgin dervişlerin barınma sorunlarını çözen çok
işlevli camilere denir. “Tabhaneli Cami”, “Çok İşlevli Cami”, “Ters T Planlı
Cami” gibi isimleri de vardır. Bursa’da
Yeşil Cami ve Muradiye; İstanbul’da Mahmutpaşa ve Muratpaşa camileri bir ana
cami mekanına eklenmiş yan mekanlardan oluşur. Çok işlevli Cami modeli 16. yüzyılın 2.
yarısından sonra artık uygulanmaz olmuştur.
Ulu Cami:
Bursa’daki Ulu Cami’yi andıran çok kubbeli camilerin tipine verilen addır. Bu camilerin kökeni ilk dönem İslam
mimarisinin payeler ve sütunlar üzerine oturan düz dam ile örtülü avlulu camilerine dayanmaktadır. Bu
camilerin sıcak ülkelerde açık bırakılan avlusu, Anadolu’ da küçültülerek
caminin içine alınmış ve cami her yanıyla dışarıya kapatılmıştır. Selçuklular
zamanında bu çeşit camiler düz dam ile örtülürken, Osmanlılarda çok sayıda
kubbe kullanılmış ve ilk kez anıtsal bir mekan ortaya çıkmıştır.
Çok Ayaklı Cami:
Namaz kılınan alanın çatısını taşımak için eş aralıklı dizilmiş çok sayıda sütundan yararlanılan bir örtü sistemine sahip cami
plan tipidir.
Mescit:
İçinde minberi olmayan İslam ibadet yapısıdır. Diğer İslam ülkelerinde mescit
sözcüğü Türkçe’ deki cami karşılığı olarak kullanılır. Cami - Mescit ayrımı
yalnız Türkiye’de olmuştur. Mescitler, tek
mekanlı oldukça basit yapılardır. Caminin tüm semt ya da kent tarafından
kullanılıyor olmasına karşılık, mescit, mahalle ölçeğinde işlev sunar.
Osmanlı
döneminin büyük camilerinde başlıca şu bölümler bulunur:
a) Harim ya da
Muhavvata denilen dış avlu
b) Harem denilen
iç avlu
c) Namaz kılınan
bölüm; sahın
d) Son cemaat
yeri
e) Minare
f) Şadırvan
g) Muvakkithane
h) İmam ve
müezzin odaları
i) Musalla taşı
j) Helalar
Türk
Mimarisinde orta ölçekli bir caminin gelenekselleşmiş kısımlarını ve bunların
cami içindeki yaklaşık yerlerini şöylece göstermek mümkündür:
Cami
mimarisinde Camiyi meydana getiren öğelerin başlıcaları şunlardır:
Ana Kubbe:
Camilerde fil ayakları ya da ana duvar üzerindeki kasnağa oturtulmuş kubbeye
denir. Ana kubbenin bir diğer ismi de “Orta Kubbe”dir.
Kubbe Kasnağı:
Bir kubbeyi taşıyan, daire, kare, yada çokgen planlı kaideye denir. Kubbe
Kasnağı’na “kubbe bileziği” adı da verilir.
Ağırlık Kulesi:
Geniş açıklıklı kubbelerin yatay yüklerle yanlara doğru açılmasını önlemek
amacıyla kubbeyi taşıyan ayaklara üstten eklenen ek yükü oluşturan mimari öğe. Ağırlık
kulesi, büyük Osmanlı camilerinin önemli parçalarından biridir. Kubbeyle
örtülü, taştan örülmüş, silindir ya da çokgen tabanlı prizma biçimindedir.
Uçan Payanda:
Osmanlı camilerinde ve Gotik kiliselerde, kubbe ve çatı ağırlığının itkisini
ana duvarlara aktarmak için kubbe kasnağı ya da çatı çevresi ile dayanma
ayakları arasına konulmuş destek kemerine denir. Uçan Payanda’nın diğer bir
ismi de “payanda kemer” ya da “tak payanda”dır.
Filpaye:
Osmanlı camilerinde ana kubbeyi taşıyan büyük ayaklara denir. Filpaye’ye
“Pilpaye” ya da “Fil Ayağı” adı da verilir.
Şadırvan:
Ortasında yüksekçe bir yerden şarıltı ile bol su akan havuz veya çevresi
musluklu duvarlarla çevrilmiş abdest alma yapısıdır. Şadırvanların camilerin iç
avlularına yapılan üstü açık veya kapalı şekilleri vardır.
Muvakkithane:
Çoğunlukla büyük camilerin yanında yapılan, içinde ezan saatlerinin saptanması
için gerekli alet ve saatler bulunan küçük
binadır.
Muvakkithaneler,
özellikle saat kulelerinin yaygınlaşmasından sonra kullanılmaz olmuşlardır.
Hünkar Dairesi:
Büyük camilerde padişahın abdest almasına ve dinlenmesine ayrılmış küçük
yapıdır.
Son Cemaat Yeri:
Osmanlı camilerinde “sahın” denilen asıl namaz kılma alanına avludan girilen kapının iki yanında kalıp, avluya bakan revak
altı mekanıdır. Zemini avlu döşemesinden yarım metre kadar yüksektedir. Bazı Son Cemaat Yerlerinde
ayrıca bir de mihrabiye bulunur.
Revak:
Üstü örtülü, önü açık galeri ya da kemer altlarına denir. Revakların genellikle
ön yüzü kemerli ve açık, arkası duvarlı, üstü tonoz, kubbe veya düz tavanla örtülüdür.
Sertak:
Revak kemerinin kapıya rastlayan orta bölümü daha geniş ve kemeri de daha
yüksek olur ki, buna sertak denir.
Gergi Çubuğu:
Kemerlerde oluşan yatay itme kuvvetinin, kemeri taşıyan ayaklarda dengeyi bozucu
kuvvet oluşturmasını engellemek
amacıyla, üzengiden üzengiye yapılan çelik elemana denir.
Mihrabiye:
Bazı camilerde son cemaat yerlerinde dışarıda namaz kılacaklar için kıbleyi
göstermek üzere bir yada birkaç tane
küçük mihrap nişi bulunur. Bunlara Mihrabiye adı verilir.
Harim:
Osmanlı camilerini çevredeki evlerden ve sokaklardan ayıran duvarlarla çevrili
dış avludur. Harimin diğer bir ismi de
Muhavvata’dır.
Harem:
Osmanlı camilerinde ortasında genellikle şadırvan bulunan iç avluya denir
Kıble Duvarı:
Camilerde mihrabın bulunduğu, kıble yönüne bakan duvara denir. Kıble duvarının
diğer bir ismi de “mihrap duvarı”dır.
Sahın:
Camilerde ibadet için ayrılmış bölümdür. Bir sahında, ortadaki büyük kısma “ana
sahın” ya da “kubbealtı sahnı”; yan
kısımlara “sağ ve sol sahınlar”, arka kısma da “arka sahın” ismi verilir.
Mihrap:
Camilerin kıble duvarında bulunan ve imamın namaz kıldırırken durması için
ayrılmış girintili kısma denir. Mihrap, camilerde ilk kez 8. yüzyılda
uygulanmaya başlamıştır.
Minber:
Camilerde hatibin yarısına kadar çıkıp hutbe okuduğu, merdiveni ve üstü külahlı
bir sahanlığı olan cami elemanıdır. Minberler eski camilerde ahşap veya taştan
yapılırlar ve korkulukları bir dantel gibi işlenirdi. Minberler, mescitlerde
bulunmayan dini mimari öğeleridir.
Vaaz Kürsüsü:
Camilerde genelde sol kısımda yer alan vaizlerin vaaz verdikleri kürsüye denir.
Revzen:
Bir çeşit alçı penceredir. Camilerde genellikle pencerelerin iç ve dış
yüzlerine birer revzen yerleştirilir. Bunlardan içeriye yapılan nakışlı ve
renkli camlarla süslü olanlarına “içlik”, normal camlı olan dıştakine ise
“dışlık” adı verilir
Askı Topu:
Camilerde kubbelerden aşağıya süs olarak sarkan zincirler ve kandilliklerle
veya yumurta biçiminde, ucu püsküllü çini veya ahşap toplara verilen addır. Askı
topuna “Süs askısı” adı da verilir.
Fevkaniye:
Osmanlı camilerinde ana mekanın çevresinde yer alan galeri niteliğindeki
katlara denir. Bunların bir kesimi Hünkar Mahfili olarak kullanılabildiği gibi,
kadınların namaz kılmasına da ayrılabilir. En üst tabaka kubbe eteğini izler. Burası
ancak tek kişinin dolaşabileceği nitelikte bir şerittir. Fevkaniye’lerin diğer
bir ismi de “Tabaka”dır.
Hünkar Mahfili:
Osmanlı camilerinde padişahların namaz kılmaları için ayrılmış özel kapısı ve merdiveni
olan parmaklıklı yüksekçe yere denir. Hünkar Mahfilleri tüm camilerde
bulunmayıp, genelde padişahın namaz kıldığı camilerde yapılmışlardır.
Müezzin Mahfili:
Namaz esnasında, müezzinlerin imamın tekbirlerini arka saflara işittirmek için tekrarladıkları
yere denir. Bunlardan bazıları zeminden birkaç karış kadar yüksek bir sofa
halinde, bazıları da 2-3 metre yüksekte olup, kagir olanları mermer ayaklar
üzerine, ahşap olanlar da ahşap direkler üzerine oturtulmuşlardır.
Kadınlar Mahfili:
Kadınların namaz kılmaları için ayrılmış genellikle caminin üst katında bulunan
bölüme denir.
Mükebbire:
Camilerde imamın tekbirlerini cemaate tekrarlamak üzere son cemaat
müezzinlerine ayrılmış yerdir. Mükebbireler, son cemaat yerinin camiye bitişik
olan duvarına açılmış bir pencerenin, balkon gibi dışarı çıkan bölümünden
ibarettir.
Minare:
Camilerde müezzinin çıkıp ezan okuduğu yüksek ve ince yapılı kulelere denir.
İlk minare, Muaviye zamanında Mısır valisi olan Müslüme tarafından Amr Camii’ne
yaptırılmıştır.
Kaval Minare:
Spiral biçimli merdivenlerin basamakları merkezi bir sütunla değil de, çeperler
tarafından taşınan bir Osmanlı minaresi türüdür. Diğer minarelerde basamaklar
hem çeper duvarları, hem de ortadaki düşey öğeyle taşınmaktadır. Kaval Minare
türüne genelde küçük cami ve mescitlerde rastlanır.
Alem:
Minare, kubbe vb. elemanların tepesine yerleştirilen madenden
yapılmış ay, ay yıldız veya lale şeklinde süslü tepeliklere denir. Alemlerin
çeşitli bölümlerine hilal, küçük küp, boyun, armut, bilezik, büyük küp, kova
gibi adlar verilir. Alemler genellikle bakırdan içi boş olarak yapılırlar ve
üzerlerine ltın yaldız sürülür. Alemler, estetik kaygının yanı sıra yapısal bir
zorunluluğun da sonucu olup, kurşun levhaların birleşme noktasını örterler.
Taçkapı:
Büyük bir yapının ana girişinde yer alan, zengin biçimde süslenmiş anıtsal
girişine denir. Taçkapı’ya “Portal”de denir.
Mukarnas:
Yan yana ve üst üste gelen prizmatik öğelerin derece derece taşmalar yapacak
biçimde, kullanıldıkları yere ve amaca uygun bir düzen geliştirerek
dizilmeleriyle oluşan, İSLAM sanatına özgü üç boyutlu BEZEME tekniğidir. İslam mimarlığında TONOZ ve KUBBE'lerin
bezenmesinde, sütun başlıklarında duvarla örtü arasında geçişi sağlayan yüzeylerde
kullanılmıştır.
Musalla Taşı:
Camilerin yanında, üzerine cenaze konulan ve önünde cenaze namazı kılınan masa biçimindeki
taş sekiye denir. Musalla Taşı, Osmanlı camilerinde genelde caminin sağında yer
alır.
Hazire:
Cami, medrese gibi bir kamusal Osmanlı yapısının bahçesinde yer alan, duvar ya da
parmaklılarla çevrili küçük mezarlığa denir. Hazireler, camilerin kıble duvarı
tarafında olurlar.
Y a r a r l a n ı l a n K a y n a k l a r Ansiklopedik Mimarlık Sözlüğü, Doğan Hasol· Sanat Kavram ve Terimleri Sözlüğü, Doğan KUBAN· Sanat Ansiklopedisi, Celal Esad Arseven· Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi· Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi·
KİLİSELER
SİNAGOGLAR
TÜRBELER
TEKKELER
KİLİSELER
SİNAGOGLAR
TÜRBELER
TEKKELER
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder