İŞ ve İMAR HUKUKU DERS NOTLARI
İmar
kelime anlamını bayındırlık, bayındır duruma getirmekten almaktadır. Bayındır,
gelişip güzelleşmesi, hayat şartlarının uygun duruma getirilmesi için üzerinde
çalışılmış olan mamur (yer) anlamındadır. Böylece imar kelimesinin insan
yerleşmelerinde yaşam alanının hayat şartlarına uygun hale getirilmesi,
geliştirilip güzelleştirilmesi eylemlerini tanımlamaktadır.
İnsanlar
bir arada yaşama gereğini çeşitli araç-gereç ve mekan üretebilme yetisi ile
birleştirip ilk toplu yaşama alanlarını yarattığı dönemden günümüze kadar imar
faaliyetlerinde bulunmaktadır.
İnsanların
keşfettiği ve ürettiği tüm araç-gereç ve hizmet insan tarihi boyunca sürekli
geliştirilmiş ve keşifler tarih boyunca devam etmiştir. İmar hizmeti de
amacı,kapsamı ve kalitesi yönünden bu değişimi yaşamış ve yerleşme alanlarında
yaşamsal öneme sahip bir çalışma alanı, bir tür meslek ve disiplinler arası
bilimsel bir uğraş haline gelmiş ve yasalarda da tanımlanan bir işleyişe
kavuşmuştur.
İşte
imar faaliyetlerinin çok yönlü aktörlerinin, hizmet üretim ve sunum
biçimlerini, etkileme ve etkilenme derecelerini, kamusal ve özel yararın
yerleşik alandaki ilişkisini yorumlayan ve düzenleyen yasaların,
yönetmeliklerin ve mevzuatların tamamına imar hukuku denilmektedir.
Şüphesiz
ki yerleşme alanında meydana gelen tüm aktiviteleri tek başına imar hukuku ile
yönlendirmek olanaklı değildir. Çünkü alanın kendisinin çevresinde bir etkileme
alanı söz konusudur. Etkilenen bu çevre hakkında da çeşitli yasalar vardır. Bu
çevre çeşitli doğa elemanlarını ve tarihsel-kültürel varlıkları da
kapsamaktadır. İmar hukuku ile doğrudan ilişki içerisine giren bu yasalar da
imar hukukunu algılayabilmek için incelenmesi gereken konulardır.
İmar
etme sözcüğünün kapsadığı tarım, orman, hayvancılık, turizm, sanayi, yer altı
ve yerüstünde bulunan ve endüstriyel alanda kullanılan madenler ile tabiatta
bulunan diğer ağaç, bitki, su, hava, petrol ve her türlü doğal varlığı
işleyerek insanın kullanımına sunmak için yapılan bina ve tesisleri ile bu
imalatları yaparken bir başka değeri yok etmemek için İmar Hukukunun yanında
diğer Hukuki düzenlemeleri de birlikte getirme zorunluluğu doğmuştur.
Olaya
bütünsellik açısından da bakabilmek için planlamanın öncelik kazandığı
gerçeğine varırız. Buradan hareketle planlama hakkında da sıkça konuşulacaktır.
Planlama genel bir tanımlama ile yerleşmelerin fonksiyonlarının kapasitelerinin
belirlenmesi, yerseçim kararlarının verilmesi, yerleşim tasarımının yapılması,
uygulama modellerinin üretilmesi, yerleşik alanlarda fonksiyonların ve veya
fiziksel mekanların korunması, yenilenmesi ve dönüştürülmesi gibi konularda
kararlar üreten, bunları grafik metotlarla planlar halinde ifade eden ve
raporlayan bir bilimdir.
Planlama
çeşitli alt uzmanlık sahalarına ayrılır. Örnek olarak fiziki planlama, tasarım,
bölge planlama, koruma, dönüşüm vb.
Yukarıda
ki kent planlama ve imar hakkında ayrı ayrı verilen bilgiler doğrultusunda imar
konusunun planlama ile ne kadar iç içe bir konu olduğu aşikardır.
Eski
çağlarda yapılan yapılara bakıldığında; gelişmiş teknoloji olmamasına rağmen
insan ve hayvan gücüne dayalı emekle muhteşem yapılar yapıldığı gözlenmektedir.
Bu
yapıları sınıflandırdığımızda bireysel kişilerin yani hükümdar, kral, padişah,
kumandan gibi ünvanları taşıyanların yaptırdığı köprüler, su kemerleri,
sarnıçlar, hanlar, hamamlar, kervansaraylar, saraylar, savunma için kullanılan
kaleler, surlar, bentler ve kışlalar görürüz. İnsanlığın her döneminde
Havralar, Kiliseler, Camiler gibi dini yapılara rastlarız. Bu yapıların, sitili
ve süslemeleri ile bulunduğu devrin mimari sitilini ve mühendislik tekniğini
yansıtmakta olduğunu görürüz. Bu kültürel değerler bir yasa ile günümüzde ne
şekilde korunacağı tanımlanmıştır. Günümüzde bu kentsel fonksiyonlar için
yapılan yapılar kamusal yapılar olarak imar hukukunda tanımlanmıştır.
Eski
medeniyetler inançları gereği bazen bir önceki medeniyetlerin ihtişamını,
ibadet yerlerini yok etmek için baskılar uygulamış, buna dayalı olarak
kendinden önceki devrin yapılarını, kültürünü veya dinini yok etmek için
koydukları baskılar yeni mimari anlayışlarını ortaya çıkarmıştır. Yeraltında
veya mağaralarda ibadet yerleri inşaa etmişlerdir. Bu yapılar bile yeni bir
imar anlayışı getirmiştir.
Planlama,
arazilerin belli ölçeklerdeki Halihazır Haritalarının üzerine yerleşim
fonksiyonlarını çizerek bu fonksiyonları belirlemektir. Planlanan paftalar
üzerinde gösterilen ve yapılması düşünülen yapıların tasarımı mimarlığı,
mimarlarca tasarlanan yapıların yapımı da mühendisliği ortaya çıkarmıştır.
Sosyal
yaşamın içinde yer aldığı kentsel alanla büyük bir etkileşimi vardır.
Geleneksel kent dokusu kendi sosyo-ekonomik, coğrafik ve teknolojik dinamikleri
ekseninde gelişmiş bir yapı sergiler.
Ülkemizde
imar hukuku günümüz modern yaşamını ve teknolojik gelişimlerin kentsel
etkileşimlerini göz önüne alarak oluşturulmuştur. Bu yasalar bütünü zaman
içerisinde geri kaldığı düşünülse bile kentsel alanlarda geleneksel sosyal
yapıyla uyumsuzluk yaşamaktadır. Bu sosyal adaptasyon halen devam etmektedir.
Hukuk ve onun getirdiği planlama sosyal yaşamı doğrudan etkilediğinden
geleneklerden gelen kentsel alandaki planlama %100’e yakın doğru olduğu kabul
edilmiştir.
Örnek
1) Yeni doğan bir çocuğun bakımı, büyütülmesi önce ilköğretim sonrası orta
öğretim daha sonra yüksek öğretime devam etmesi hem hukuksal hem de geleneksel
olarak planlanmıştır. İlköğretim, ortaöğretim ve yüksek öğretimde bir sıralama
yapılmıştır. Kısaca ilk veya ortaöğretimi tamamlamayanın yükseköğretim yapma
şansı yoktur.
Örnek
2) Kırsal kesimde belli yaşa kadar evlenme geleneği vardır. Ayrıca hukuksal
olarak da belli yaşa ulaşmayan kişiler evlenemez, evlenir ise suç teşkil eder.
Örnek
3) Ailede geleneksel görev dağılımı vardır. Yasalarda aile kurumunda görev
dağılımı olmayışına rağmen geleneksel kurallara uyulur. Bunların hepsi bir
planlamadır.Uyulmamaları halinde geleneksel ve hukuksal sorunlarla karşı
karşıya kalınır.
İnsanlar
barınacakları yerleri yapmaya başlayınca ve bu yerleşim yerleri çoğalınca birbirleri
ile olan sosyal ve ekonomik ilişkileri, ulaşım ilişkileri, su ihtiyacının
karşılanacağı çeşme yerleri ve su yolları, eğitim, ibadet yerleri,
imalathaneler, fabrikalar, tarım, orman, turizm alanları derken komşu beldeler,
ilçeler ve bölgeler arası ilişkiler olarak geniş bir yelpaze altında değişik
arazi kullanma alanlarında kentsel fonksiyonların birim ve
konumlandırılmalarına dikkat edilerek esnek bir plan düzenleme ihtiyacı
doğmuştur. Planlanan alanlar ve de bu alanlarda yapılacak yapıların tasarımının
yapılması mimarlığı, yapıların inşa edilmesi ise mühendisliği gündeme
getirmiştir.
Konumuz
imar hukuku ve uygulamaları olduğuna göre önce imarı tanımlayıp oluşan imar
hukuku sistemine uygun olarak uygulamaları da birlikte değerlendirmek gerekir.
İmar hukuku sadece imar kanunu ile açıklanamaz. Bağlı diğer uygulamalarla
ilgili bir çok kanunu da ilgilendirmektedir. İmar uygulamalarında da planlama
ve uygulamanın bir sitem dahilinde yapılması gerekir. Tıpkı yasal düzenlemedeki
sıralama gibi;
Yasa,
Anayasaya
Plan,
Yasaya
Yönetmelik,
Plana
Prensip
kararları yönetmeliğe aykırı olamaz, prensibi getirilmiştir.
Merkezi
idarenin vali yönetimindeki en önemli bölümü il, illerin idaresi yetki genişliği
esasına dayanır. İl, valinin yetki ve sorumluluğundaki alanlardır, buna ilçeler
ve sınırına kadar tüm il toprakları dâhildir.
İlçe
yönetim bakımından yurt bölünmesinde ilden sonra gelen bölümdür. İl sınırları
içerisinde bu kademelenmeye göre iller merkezi yönetimden gelen kararlara,
ilçeler ilden gelen kararlara uymak zorundadır. Bu bölümler birbirlerinden
bağımsız karar veremezler ve verdikleri kararların uyum içinde olması
gerekmektedir. Belediye, 5272 sayılı Belediye Yasasına göre kurulmuş, şehirde
yaşayacak olan insanların ortak ihtiyaçlarını karşılayan il, ilçe, kasaba,
belde gibi yerleşim merkezlerinde kent planlama çalışmalarının yapılması ve bu
planlara uygun olarak yol, meydan, yeşil alan gibi donatı alanlarının tesis
edilmesi temizlik, aydınlatma, su, toplu taşıma ve esnafın denetimi gibi kamu
hizmetlerine bakan üyeleri halk tarafından seçilen başkan, encümen ve meclis
olmak üzere üç organı olan teşkilattır. Belediyelerin yetki ve sorumlulukları,
belediye ve mücavir alan hudutları içerisin de söz konusudur.
Mücavir
alan:
İmar
mevzuatı bakımından belediyelerin kontrol ve mesuliyeti altına verilmiş olan
alanlardır. Mücavir alan sınırları belediye meclisi ve il idare kurulu kararına
dayanarak vilayetlerce bakanlığa gönderilir ve Bayındırlık ve İskan Bakanlığı
bunları inceleyerek tasdik eder. Mücavir alanın ilgili belediye sınırına
bitişik olması gerekmez. Ayrıca, bu alanlar köyleri de ihtiva edebilir.
Mimar
ve mühendislerin mesleklerini uygularken yararlanacağı ve uyulması gereken
kuralları belirleyen bazı kanunlardan örnekler verirsek:
1-2863
SAYILI KÜLTÜR VE TABİAT VARLIKLARINI KORUMA KANUNU
Tarih
öncesi ve tarihi devirlere ait bilim, kültür, din ve güzel sanatlarla ilgili,
yeraltında ve yerüstünde bulunan; Taşınmaz Kültür Varlıkları, Taşınmaz Tabiat
Varlıkları, Kentsel Sit, Tarihi Sit, Arkeolojik Sit ve Tabii Sit’lerdir. Bunlar
şöyle özetlenebilir;
a)Her
türlü yapı ( Hanlar, Hamamlar, Köprüler, Su Kemerleri, Kışlalar, İbadet
Yerleri, surlar )
b)Kullandığı
taşınabilir yiyecek kapları, masa sandalye vb
c)Ziynet
eşyası, para, sikke vb kalıntılar
d)
“Tabii Sit” Doğal değerlere sahip korular, koylar, mağaralar
e)
“Tarihi Sit” Toplumları ilgilendiren, devrim niteliği taşıyan ya da toplumu
olumlu ya da olumsuz yönde etkileyen savaş, doğal afet,antlaşma vb olayların
geçtiği alanlar
f)
“Arkeolojik Sit” Arkeolojik değerlere sahip kalıntıların ihya edilmesi ya da
olduğu gibi korunması, projelendirilmesi, restorasyonu vb işlemlerin yapılması
için getirilen kurallar ve uymayanlara verilecek cezaları içermektedir.
ESKİ
ESER YAPI
Geçmiş
medeniyetlerden günümüze intikal etmiş yapı cinsleri, insanlık veya belli
toplumlar için o toplumun yararına işler yapmış insanların o işleri yaparken
kullandığı tarihi olaylara sahne olmuş binalar, konut yapıları, dini yapılar,
umuma açık hanlar, hamamlar, su yapıları, enerji yapıları ulaşım yapıları gibi
günümüze intikal etmiş yapılardır.
Eski
eserlerin restorasyonu, restitüsyonu veya yıkılıp yapılması yada yıkılmış eski
eserlerin yeniden Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun kararlarına
uygun olarak yeniden yapılması ve Eski eser yapılarına ruhsat alınabilmesi için
yapının rölevesinin çıkarılmasında, yapı yıkılmış ise fotoğraflardan ve yapı
ile ilgili toplanacak bilgilerden yararlanılır. Rölevesinin hazırlanması,
koruma kurulunca onaylanması rölevesine uygun olarak restorasyon ve restitüsyon
uygulamasının yapılmasını düzenlemektedir.
İnşaat
yapılan alanda arkeolojik kalıntı, taşınabilir nitelikte geçmiş dönemlere ait
yiyecek içecek kapları, kullanılan ziynet eşyaları veya paralar çıkabilir. Bu
durumda Arkeoloji Müzeler Müdürlüklerine haber verip incelettirilmesi gerekir.
İnceleme sonuçlarına uymayanlar kanuni takibata tabidir. Sit alanlarında yapılacak
sit alanları koruma amaçlı planlarının ne şekilde yapılacağı Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Kurulu’nca belirlenmektedir.
2-4734
SAYILI KAMU İHALE KANUNU
Belediyeler,
özel idareler vb kamu kurum ve kuruluşlarının yatırımlarının yaptırılması
hakkındaki 4734 sayılı Devlet İhale Kanunu çeşitli vergi ve harçlardan elde
edilen gelirin bütçede belirtilen harcama ve yatırımları yüklenici kişi veya
firmalara, uluslararası kuruluşlara yaptırılması halinde nasıl yaptırılacağını
yapılan işin projelendirilmesini, bedelinin belirlemesi, denetimin nasıl
yapılacağı, bir bakıma halktan toplanan gelirin en ekonomik ve en uygun
koşullarda yaptırılmasını amaçlayan, buna uygun kuralları gösteren, kurallara
uymayanlara verilecek cezaları belirleyen kanundur.
3-1475
SAYILI İŞ KANUNU
İşçinin iş güvenliğini, emniyetini, işçi ve işveren
ilişkilerinde doğacak ihtilafın ne şekilde çözüleceğini, ulusal ve uluslararası
sözleşmelere uygun çözümler getirmeyi, tüm bu ilişkileri düzenlemeyi
içermektedir.
4-5272
SAYILI BELEDİYELER KANUNU VE 5216 SAYILI BÜYÜKŞEHİR BELEDİYELERİ KANUNU
Kent
yaşamını kentle ilgili alınması gereken kararlar, planlamalar, uygulamalar,
inşaat ruhsatları, işletme ruhsatları özetle kent yaşamının düzenlenmesi,
ihtiyaçların tespiti ve uygulamasının yapılmasını düzenleyen kanunlardır.
5-4708
SAYILI YAPI DENETİM KANUNU
Yapılacak
yapının projesine uygun yapılması, kullanılan yapı malzemelerinin standartlara
fenni ve teknik verilere uygun olması gibi her aşamada denetimin yapılmasını
temin eden bir yasal düzenlemedir.
6-2942
– 4650 SAYILI KAMULAŞTIRMA KANUNU
Kamu
kurum ve kuruluşlarının veya kamunun ihtiyacı olan arsayı temin etmek amacını
düzenleyen kanundur.
7-7269
SAYILI AFET İŞLERİ KANUNU
Deprem,
Heyelan ve Sel gibi doğal afetlere maruz kalan alanlar ile bizzat Afete uğramış
kişilere yapılacak yardımlar, Afete maruz kalmış bölgelerde alınması gereken
tedbirleri içeren kanundur.
Görüldüğü
üzere sadece 3194 sayılı imar kanununda getirilen kurallarla mesleki
sorumluluğumuzu açıklamak mümkün olmamaktadır. Uygulama yaparken toplum
hayatını düzenleyen diğer kanuni sorumluluklarımızı da bilmemiz gerekmektedir.
Ayrıca
şuandaki yasaların verdiği sorumluluklar bugün için geçerli olup iler ki
yıllarda tekniğin gelişmesi sonucu veya toplumsal ihtiyaçların değişmesi
uluslararası antlaşmalar gereği iç hukuk sistemimizde yapılacak değişiklikleri
takip etmemiz gerekmektedir.
8-3621/3830
SAYILI KIYI KANUNU
Deniz,
tabii ve suni göl ve akarsu kıyılarının sahil şeritlerinin doğal ve kültürel
özelliklerini koruyarak toplumun yararlanmasına açarak, kamu yararına kullanmak
esaslarını tespit eden kanundur
9-3194
SAYILI İMAR KANUNU
Mühendis
ve Mimarların mesleklerini icra ederken temel ilgili yasaları 3194 sayılı imar
yasasıdır. Bu yasanın birinci bölümünde ki 1-2-3-4-5 maddeleri, genel hükümler
ve tarifleri; İkinci bölümünde ki 6-7-8-9-10-11-12-13-14. maddeleri imar
planlarının yapımı; Üçüncü bölümde ki 15-16-17-18-19.maddeleri imar planlarına
uygun olarak arsa üretilmesi için tevhit, ifraz, terk şartları;
Dördüncü
bölümde ki 20-21-22-23-24-25-26-27-28-29-30. ve 31-32-33-34-35-36-37. maddeleri
bina ve tesisleri yapımı, ruhsat alma – ruhsatsız yapıya yapılacak işlem gibi
hususları; Beşinci bölümde ki 38-39-40-41-42-43-44 maddeleri Halihazır harita
ve İmar Planlarının hangi meslek mensupları tarafından yapılabileceğini,
yıkılacak yapıları, umumun sağlığının korunmasını ve ceza hükümlerini, 45.
madde mücavir alan sınırlarının tespitinin nasıl yapılacağını;
Altıncı
bölümde ki 46-47-48. maddeler 2960 sayılı Boğaziçi Kanunu ile ilgili hükümleri,
yapıların bölgeler içerisindeki yapılanma koşullarını; Yedinci bölüm de geçici
madde olarak 1-2-3-4-5-6-7 ve 8. maddeleri ihtiva eder.
49.madde
İmar Yasasının yürürlüğe girme süresini belirler. 50.maddesi imar kanunun
hükümlerinin Bakanlar Kurulu tarafından yürütüldüğünü belirlemektedir.
3194
sayılı imar yasasının birinci bölümü genel hükümler başlığında toplanan
maddeler tüm meslek mensuplarını, ikinci bölümdeki maddeler daha ziyade Mimar
ve Şehir Plancılarını, üçüncü bölümdeki maddeler Harita Mühendisleri, Mimar ve
Şehir Plancılarını, dördüncü bölüm tüm mimar ve mühendisleri, beşinci bölüm tüm
meslek mensuplarını ve gayrimenkul sahiplerini kapsar.
Buna
göre herhangi bir yapının inşaatına başlanılabilmesi için öncelikle;
İMAR
PLANLARI : 3194 sayılı yasanın 8. Maddesindeki sıralamaya göre imar planlarının
yapılmış olması gerekiyor.
PROJE:
İmar planlarında belirtilen şartlara, sağlamlığa, estetiğe, fen ve sağlık
şartlarına, çevresel değerlere, ulusal ve uluslar arası teknik, hukuki kural ve
kriterlerine uyularak yapılan tasarıya proje denir.
RUHSAT
: Hukuksal ve teknik kriterlere göre hazırlanan projenin uygulanması için
yapılacak her türlü çalışmaya İnşaat, inşaat yapmak için imar kanunun 21-26.
maddelerde belirtilen, yetkili kurumlardan alına izne İnşaat Ruhsatı denir.
YAPI
KULLANMA İZNİ : İmar kanunu 30. Maddesine göre ruhsat ve eklerine uygun olarak
tamamlanan yapının kullanılabilirliğinin fen ve sağlık kurallarına göre tetkik
edilip verilen izne Yapı Kullanma izni denir.
Nasıl
ki yasal düzenlemelerde makro düzeyden mikro düzeye doğru açılım sağlanmışsa
planlamada da aynı disiplin getirilmiştir. Buna göre;
İmar
Kanunun 8.maddesinde belirtildiği üzere;
Uygulama
planı, Nazım plana,
Nazım
plan, Çevre Düzeni planına,
Çevre
düzeni planı, Bölge Planına aykırı olmaması gerekir.
BÖLGE
PLANI :
Bölge
Planları, ülke düzeyinde veya bölgeler bazında ( İç Anadolu Bölgesi, Karadeniz
Bölgesi gibi ), Kalkınma Planlarına da uyulmak suretiyle, Ulusal ve Uluslar
arası Antlaşmalar; hukuki ve ticari ilişkiler ve ülke geleceğini belirleyecek
Tarım, Orman, Sanayi, Turizm ve Yerleşim Alanları gibi fonksiyonların dağılımı
ile birlikte nüfusun ekonomik ve sosyal yapısını güçlendirecek ve
gereksinimlerini makro düzeyde hedefler koyarak belirleyen planlardır. Bölge
planları, ölçek olarak 1/100.000 ve üzerinde olan ve Devlet Planlama Teşkilatı
tarafından hazırlanıp Türkiye Büyük Millet Meclisi’nce onaylanması gereken
planlardır.
Bu
planların hazırlanma sürecinde, planlanacak bölgenin yakın çevresindeki diğer
bölgelerle bir bütünlük içerisinde ele alınması ve değerlendirilmesi için;
Kalkınma
Planındaki öneriler
Yönetim
yapısı, idari bölünüşler
Orman
Alanları
Tarım
Alanları
Jeolojik-jeoteknik
ve Afete Maruz Alanlar
Askeri
Alanlar
Maden
Kaynakları
Turizm
Alanları
Doğal
Sit Alanları
Arkeolojik
Alanlar
Tarihi
Sit- Tabii Sit Alanları
Ulaşım
Planlaması
Yerleşim
Alanlarının Yön ve Büyüklükleri ve birbirleriyle olan ilişkileri
Nüfus
Planlaması
Bunların
hepsi bir bütünlük içerisinde ele alınarak bilimsel yöntemlere dayalı, yeterli
kapsamda araştırmalar yapılıp ilgili kamu ve kuruluşlarının görüşleri alınır.
Devlet
Planlama Teşkilatı tarafından hazırlanarak tasdik edilen Bölge Planları
Bakanlıklar ve Valiliklere gönderilir. Bundan sonra yapılacak olan Çevre Düzeni
Nazım İmar Planının hazırlanmasına yön verecek bir plan olup, ölçeği bölgenin
özelliğine göre 1/100.000 veya üzerinde olabilir.
YARARLANILAN
KAYNAKLAR
•İMAR
HUKUKU VE UYGULAMALARI(Ders Not)İNŞ. MÜH. REŞAT AKÇAY
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder