28 Nisan 2008 Pazartesi

AHŞAP EVLERİN BAKIMI İÇİN İPUÇLARI

Ahşap evinizin bakımını kısıtlı bir bütçe ayırarak kendiniz de yapabilirsiniz. Bunun için öncelikle ne zaman, hangi bakımı uygulayacağınızı bilmeniz gerekir. Böylece zamanında müdahale ederek ahşap evinizin her zaman yepyeni görünmesini sağlayabilirsiniz.

Ahşap yapıyı korumada ilk adım; emprenye
Yapılardaki ahşap, yapım öncesinde koruma altına alınmalıdır. Bunun için ahşabın ön koruma denilen; emprenye sisteminden geçirilip fırınlanması gerekir. Emprenye, ahşabın yapısına uygun olarak seçilen bir koruyucu maddenin ahşabın bünyesine geçirilmesidir. Bu zehirli maddeler, ahşabın harap olmasına yol açan mantarların oluşumunu önler.

Emprenye işlemi neden gereklidir?
Emprenye olan ahşap çürümez, korozyona uğramaz, hava şartlarından, böcek ve mantarlardan etkilenmez. Zamanla eğrilip bükülmez ve üzerinde çatlamalar meydana gelmez. Bu sistem uygulandığı takdirde ahşap, minimum 50-60 yıl dayanabilir ve ölümsüzleştirilebilir. Ahşap yapıya, püskürtme yoluyla da emprenye yapılabilir.

Ahşabın üzerindeki reçinelerin yakılmasıMacun ve boya işlemlerine geçilmeden önce, varsa ahşaptaki reçineler sıcak hava tabancaları (sıcak hava üfler) veya pülümüs ile (gaz ocağına hortum takılarak alev püskürtülmesi) yakılarak reçineler akıtılmalıdır. Yangın tehlikesine karşı sıcak hava üfleyen tabancaların tercih edilmesi daha uygundur.

Uygulanacak boyanın seçilmesi
Dış cephelerde, istediğiniz her boya malzemesini kullanamazsınız. Sadece, ahşabın kabul edeceği ve ahşabın özellikleri düşünülerek geliştirilen boyaları kullanmanız gerekir.

Ahşabın suyu emmesini engelleyen, nefes almasını sağlayan, esnek, çatlamayan, uzun ömürlü ve dökülmeyen boyalar tercih edilmelidir.

Boyama sırasında dikkat edilecek noktalar

Ahşaba, boyadan önce kesinlikle macun çekilmemeli, sadece ek yerlerine ve başlarına macun uygulanmalıdır.

Cepheye macun çekildiği takdirde, boya ile ahşap arasında ikinci bir tabaka oluşup zamanla dökülmelere yol açar. Bu nedenle macun sürmeyip, yüzeydeki ahşap tesirini almak daha doğru olacaktır.

Aylık bakım sırasında yapılması gerekenler

Her ay ahşap yapıların üzerindeki toz, küf ve bakteriler, hafif nemli bir temizlik ürünü ile alınmalıdır. Bu işlemin, çok sıcak saatlerde ve ıslak bezle yapılmaması gerekir. Çünkü bu, ahşapta çatlamalara ve ahşabın çalışmasına neden olabilir. Ahşabın yerle teması önlenmeli ve ahşap, arkasındaki boşluklardan mutlaka hava almalıdır. Nemli bez ile temizlenen yüzey, kuru bir bez ile de tekrar kurutulmalıdır.

Yaz aylarında görülen reçine akmaları daha fazla akıp ahşabı sarartmadan yakılmalıdır.

Çalışmayan pencereler ve şişmiş kapılar zamanında müdahale edilerek bir marangoz tarafından tamir edilmelidir.

Yer döşemelerinde açılmalar var ise; ahşabın biçimine uygun dolgu macunları ile kapatılmalı ve o noktalarda, böcek ve bakteri oluşması önlenmelidir.


Yer döşeme cilasının seçimi
Yer döşemesi ahşap ise cila olarak su bazlı olanlar kullanılmalıdır. Su bazlı cilalar insan sağlığına zarar vermez ve kalıcı bir kokuları yoktur. Sert ve dayanıklı cilalar, aşınmaya karşı dirençli oldukları için tercih edilebilir. Su bazlı cila her yıl bir defa bir kat uygulandığında, ahşabın bakımı yapılmış olacaktır.

Yıllık bakım sırasında yapılması gerekenler
Yılda bir ya da iki yılda bir dış cephede görülen çatlak ve çürük bölgelerde gerekli onarım yapıldığı takdirde, ahşap yapının ömrü de uzayacaktır.
Çatlakların macunlanması: Ultraviyole ışınlar ve nem, ahşabın en büyük düşmanıdır ve çatlaklar oluşturur. Dış cephelerde, eğer varsa, her yıl çatlaklar, süper dolgu malzemeleri ile doldurulmalı (çatlayan malzemenin yenisiyle değiştirilmesi daha uygun olacaktır) ve boya işlemi yapılmalıdır.
Çürüyen ahşapların değiştirilmesi: Cephelerde görülen çürümüş ahşaplar; macun veya boya ile doldurulup geçiştirilmemeli, mutlaka yenisiyle değiştirilmelidir. Aksi takdirde, çürüyen ahşap, çevresindeki ahşaplara da zarar verecektir. Her yıl olmasa bile iki yılda bir defa temizlenip kurutulmuş yüzeyler, fazla sıcak olmayan bahar aylarında bir kat örtücü boya ile boyanmalıdır. Bu boyalar asetik asit serpintisi, klorlu hava ve klorlu tuz serpintisine karşı dayanıklıdır.
Eski eser ahşap evin korunması: Eski eser ahşap evlerde, ağacın yaşını uzatacak korumalar yapmak yerine (ağacın ölmesine neden olabilir), ilk haline uygun olarak kullanmak daha iyidir. Yapının uzun süre dayanması isteniyorsa ahşap emprenye edilebilir; ama bu sistem uygulandığında ağaç tamamen ölür. Restorasyonda ağacın kendi devrindeki gibi kullanılması esas prensiptir. Dış cephelerin bakımı zor denir, ama teknik boyalarla boyanıp bilinçli uygulamalar yapıldığında, dış cephe boyasının 8-9 yıl ömrü vardır. 7-8 yılda bir bakımdan geçirildiği takdirde, ahşabın içine hiçbir şekilde atmosferik etki girmediği için, çok uzun yıllar yaşayabilir.

Alıntı:Adres Dergisi

NEDEN AHŞAP YAPI

Ahşap yüksek bir taşıma gücüne sahiptir

1 kilogram ahşap, 1 kilogram beton ya da çelikten fazla yük taşır. Ahşap ile 250 metrelik açıklar kolonsuz geçilebilmektedir. Bu tip konstrüksyonlar da, ağır olması nedeni ile çelik kullanılamıyor.

Tacoma Dome (A.B.D.) açıklık 162m

Ahşap doğa şartlarına ve depreme dayanıklıdır


Hava şartlarına, kimyasallara dayanıklılık bakımından en yüksek notu gene ahşap alıyor. İngiliz Standartlarına göre elektrik ve telekomünikasyon hatlarında kullanılan ahşap direklerin hizmet ömürleri 50, su soğutma kulelerinde kullanılan ahşap dolguların 30, ahşap karayolu köprülerinin ise 50 yıldır. Bu alanlarda beton ve çeliğin ömrü yukarıdaki rakamların yarısına erişebilmektedir. "Karbonatlaşma" sorunu, son yıllara kadar hizmet ömrünün sonsuz olduğuna inanılan "betonarme"ye büyük bir darbe indirmiştir.

Kral Midas'ın mezarından M.Ö. 800

Ahşabın yangına karşı direnci yüksektir


Genel kanının aksine ahşabın yangına direnci beton ve çelikten üstündür. Bugün ABD'nde kapalı spor salonu gibi büyük kalabalıkların bulunacağı yerlerin, yangın tehlikesine karşı ahşap karkas olarak inşasına gidilmekte, Almanya'da gene aynı nedenle çelik konstrüksyonlar ahşap kaplanmaktadır. Yangınlar üzerine yapılmış araştırmalar ve derlenmiş istatistikler taşıyıcı olarak kullanılan ahşabın en güvenli malzemelerden biri olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Yangının başlama nedeni hiçbir zaman ahşap değildir ve ısı geçirmeme, kömürleşme özellikleri nedeniyle ahşap-karkas yapının büyük yangınlara ne kadar dayanabileceği kesin olarak hesaplanabilmektedir. Ahşap yapılar yangına 30-90 dakika dayanabilecek şekilde tasarlanabiliyor. Ancak çıplak çelik konstrüksyon (çeliğin genleşme katsayısının yüksekliği nedeniyle) normal bir yangına ancak 10 dakika dayanabilmekte, yapı ikaz vermeden anında çökmektedir.


Ahşap kaynağı yenilenebilen tek yapı malzemesidir

Bu özelliği, üretimi ve işlenmesi için az enerji istemesi (aynı miktar alüminyumun ellide biri kadar) dönüşebilir olması ve üstün ısı yalıtım özellikleri ile birleştirilince onu çağımızın çevre ve enerji sorunlarına en iyi cevap veren malzemesi yapıyor. Bilinenin aksine ahşap kullanmak ormanların yaşamasını sağlar . Nitekim ahşabı fazla kullanan ülkelerde orman alanları devamlı çoğalıyor


AHŞABI TERCİH ETMENİZ İÇİN 14 GEREKLİ NEDEN!



AHŞABA YÖNELTİLEN TEMEL SORULAR:

1- YANMAZ MI?

2- ÇÜRÜMEZ M1 ?

3- ORMANLAR YOK OLMAZ MI ?

4- SAĞLAM OLUR MU ?

5- ÇOK KATLI OLUR MU?

6- EKONOMİK OLUR MU ?

Ve cevapları:

Bütün bu tartışmaların özetini merak ediyorsanız lütfen yukarıdaki altı sorunun sadece altı çizili kısımlarını okuyunuz. Yanıtları bulacaksınız. Bu güne kadar, bir çok üniversite ve halka açık platformlarda elliyi aşkın konferansta yapılan söyleşilerde tüm delilleri önünüze sermek dünyadan ve ülkemizden örnekleri bilimsel bir sıralama ile sunmak mümkündür. Bu raporun kapsamında şimdilik aşağıdaki özet başlıklarla ahşap yapı sistemini seçmenin nedenlerini irdeleyeceğiz.

1- Ahşabın kendi ağırlığı az olduğundan temele ulaşan yükler de azdır .Temel daima ekonomiktir. Çürük zeminlerde fay hattı yakınlarında hatırlanmalıdır.

2- Ahşap, yani tahta farklı iklim koşullarına dayanır. İşlem görmüş tahtalar dahi kullanılabilir. Özel boyalar ve son aylarda ülkemizde de imal edilen şişe suyu fiyatına satılabilen sıvılarla yangın direnci yanmazlık sınırına kadar arttırılabilir. Çelik yapı 10 dakika içinde çökebilirken ahşap yapı en az bir saat kaçıp kurtulmaya zaman tanır. Emprenye edilerek yani kimyasal sıvılarla işleme sokularak çürüme ve böcek tahribatı tamamen önlenebilir.

3- Montaj: insan gücü ile yapılabilir ve hava koşullarından etkilenmez. Aşırı sıcak ve soğuk, yağmur ve kar; ahşap hariç tüm yapı uygulamalarını engeller.

4- Çok katlı olur bu bütün belgelerle kanıtlanmıştır .

5- Montajdan hemen sonra tam yükleme yapılabilir. Böylece sağlamlığı denetlenebilir. İş bittiğinde yükünü almış yapı ayakta ise hep ayakta kalacaktır. Sonradan ortaya çıkan; kaynak hatası, eksik demir konulması, kalıbın erken alınması gibi hayati sonuçları olan, benzer yüzlerce imalat kusurunu taşıma riski sıfıra yakındır. Yani, deprem riski de daima sıfıra yakındır. Bu yüzden Amerika da konutların %90'nı deprem bölgesi Kaliforniya da ise %99'u ahşaptır. Kamu kullanımındaki büyük toplantı salonları yangın direnci, statik dayanımı ve 250 m kadar açıklık geçme olanağı nedeni ile artık bütün dünyada büyük bir çoğunlukla ve ihale ön şartı olarak ahşap kirişlerle örtülmektedir.

6- 250 m2 Ahşap bir yapının kaba montajının 5 günde temelinden halısına 1 ayda bitirilmesi mümkündür. Ülkemizdeki öncü uygulamalarda bu süreler rahatlıkla elde edilmiştir. Bu yapılar söküldüğünde çok az zayiatla yeniden kurulabilir. Onarım plan değişikliği çok kolaydır. Kullanıcıya bireysel müdahale olanağı verir.

7- Ahşap kendi çevresi ile kimyasal dengededir! Etkilenmez ve etkilemez. Çevre ile uyumlu nedeni ile asırlar boyu hizmetini sürdürür. 600-700 yaşındaki camilerimiz, en güzel delildir.

8- Ahşap enerji dostudur imal edilirken ve inşa edilirken diğer yapı malzemelerine göre çok daha az enerji kullanılır. Ahşap evi ısıtmak için de çok daha az enerji harcanır. 10 cm ahşap, 160 cm betonun izolasyon değerine sahiptir.

9- Betonun karşım suyundan; sonraki sulamasına , çakılın büyüklüğünden, kalitesine, demirin

kalınlığından; işleniş biçimine kadar yüzlerce faktörün bulunduğunu ve bu yüzden eldeki olanaklarla denetimin olanaksız olduğunu artık kabul etmeliyiz.

10- Ahşap dünyadaki tek dönüşümlü ve hammaddesi kullanıldıkça çoğalan yapı malzemesidir. Dünyada, ahşabı yapı sektöründe kullanan tüm ileri ülkelerin ormanları küçülmemekte aksine bilinçli ekim doğru bakım ve ekonomik değer kazanması sonucu her yıl % 1-3 oranlarında büyümektedir. Böyle bir kaynak çoğaltma şansı olmayan çelik yapıların dönüşümünde ise ahşaba göre 354 katı daha çok enerji kullanılmaktadır.

11- Biz hala betonarme yapıların daha sağlam nasıl yapılacağını tartışıyoruz. Gelin bu kısır döngüden vazgeçelim. Ve ahşabı tekrar saygın yerine kavuşturalım. Amerikanın, Kanada'nın, Avustralya'nın,İngiltere'nin, Fransa'nın, Almanya'nın Finlandiya'nın ve aklı başında tüm ülkelerin yaptığı gibi.

12- Amaç ahşap fanatikliği değildir. Ahşap; ülkemizde ve dünyada görüldüğü gibi çelik, beton, taş ve kerpiçle mükemmel bir uyum içinde kullanılabilir. Gerektiği yerde ve gerektiği biçimde.

13- Şehirler ortalama 20 yılda rant ve fonksiyon farklılaşması ile kabuk değiştirir. Biz bu günden itibaren akıllıca davranmaya başlarsak ve Tanrı bize bu kadar yıl avans verirse, tüm deprem riskinden 20 yıl içinde tamamen kurtuluruz.

14- Toplumda bu bilincin yerleşmesi amacı ile çalışmaya başladığımızda üniversitelerin; gerekli dersleri, belediyelerin; gerekli yönetmelik maddelerini koyduğunu ve bu işi bilenlerin çoğaldığım göreceğiz.İnanın hiç de zor değil. İnsan hayatını kurtarmak için, enerji öncelikli, ekolojik ve sağlıklı bir gelecek için mutlaka değecektir. Ders alınmış geçmiş ise, başarılı geleceğin güvencesi olacaktır.

Alıntıdır...

BİNALARDA MANTARLARA KARŞI MÜCADELE

YAPILARDA MANTARLARA KARŞI MÜCADELE





Mantara neden olan suyun kaynağının araştırılması gerekir. Yapıya zarar veren su kaynağın mümkünse yok edilmesi gerekir. Temel kısımlarında drenaj, çatı kısımlarında bakım, mantar yerleşen yüzeylerin açığa çıkartılması gerekir. Çürümüş ahşabın yok edilmesi gerekir.



YAPILMASI GEREKENLER

-Çürük kısım sağlam kısımdan 30cm içerisinden kesilerek atılmalı.

-Mantar bulaşmış duvarı yeni ahşabın teması önlenmeli. Gerekirse aralarına bir keçe konulmalıdır.

-Eklemlerde yeni kullanılan ahşap kuru olmalı ve ilaçlamalı aynı cins ağaç kullanılmazsa sarı çam kullanılmalıdır.

-Döşeme altlarında çok iyi havalandırma sağlanmalı.

-Ladin koruması zor ağaç gurubundandır. Koruyucu fırça ile tatbik edilirken yüzeylere iyice emdirilmeli

-Çürümüş ahşap talaşı ve testere tozu ile hemen yıkanmalı karıştırılmamalıdır.

-Hastalıklı olan ağacın enfeksiyonlu olamayan kısmı hemen ilaçlanmalıdır.

22 Nisan 2008 Salı

Beton Yol İmalatında Dikkat Edilmesi Gereken Konular

Bugün artık yol ve beton alanları dökümlerinde beton dökülürken kalıpların bozulduğu, kalıp ziyanının fazla olduğu, kalıplar sökülürken arakesit ve köşelerin zedelendiği, biri dökülürken daha önce dökülmüş beton yüzeyinin bozulduğu, dökümün zorlaştığı ve uzadığı- (Biri boş biri dolu beton döküm yöntemi) hemen tamamen terkedilmiş, Yol ve Alan betonları artık yüksek kalite sağlanabilen, iş verimi fazla /şerit yöntemi) ile dökülmektedir.

Yol ve Alan betonları bugün genellikle yüzeyleri kaplanmadan bırakıldığından görsel olarak; hava koşullarına doğrudan maruz bulundukları içi de bünyesel olarak normal döşeme betonlarından ayrı bir önem taşımaktadır.

1. Zemin Hazırlığı

Yol ve Alan betonları ortalama 20 cm. stabilize temel üzerine dökülür. Bu temel malzemesi serilmeden önce zemin yerine göre keçiayağı ya da herhangi bir tip silindir ile iyice sıkıştırılmış olmalıdır. Temel malzemesi 20 cm.den daha kalınsa ortalama 20-30'ar cm.lik tabakalar hainde serilip her tabaka silindir ile (Ufak ve hafif tarfikli alanlar ve trotuvarlar kompaktörle olabilir) iyice sıkıştırılır.

Betonlama için kalıp konduktan sonra ortaya çıkabilecek yükseklikler alınır, çukurluklar aynı malzeme ile doldurulup yeniden sıkıştırılır.

Önemli işlerde Proktor sıkışma deneyi yapılmalıdır.

2. Kalıp ve Bordür Taşı

Kalıplar 3-4 m genişlik ve günlük dökülebilecek boyda hazırlanır. Ahşap kalas ya da çelikten olabilir.Dökülecek betonların birbirine geçmeleri için kalıplar lambalı (orta yerleri çıkıntılı) yapılır.(Betonun inşaat ve genleşme dezlerinde ankraj çubukları varsa kalıplar lambasız yapılabilr).

Kalıplar döküm sırasında hiza ve düzeyleri bozulmayacak şekilde sağlamca desteklenmelidir. (Beton yüzeyinde ve bordür köşelerinde su birikmemesi için kalıp eğimlerine, özellikle su ızgaralarına doğru olan eğimlere çok özen gösterilmelidir).

Bordür taşlarının altına önceden geniş bir taban betonu dökülmeli, bordür taşlarının arka taraflarına üçgen şeklinde destek betonu yapılmalıdır.

Bordür derz harçları bordür yüzeylerine iyice alıştırılmalı, muntazan taşlama derzi çekilmeli ve harçlar üzerleri örtülerek güneşten korunmalıdır.

(Önceden bordür taşı konmuş yerlerdeki dökümlerde bordür yanına kalıp konmaz, bordürden 15-20 cm. içerde bir düzey madtarı konur.

3.Demir

Betonda demir varsa, demirlerin zemine değmeyecek şekilde kaldırılması, çift sıra ise üst sıranın çökmeyecek şekilde desteklenmesi şarttır.

Hasır çelik kullanılıyorsa (genelde ince olan bu demirlerin çökmemeleri için) demirlerin yer emniyeti ve iş kolaylığı bakımından, önce betonun yarı kalınlığı dökülüp, biraz kendisini çekmesinden sonra hasır yerine konup beton tamamlanabilr. (Çift sıra hasır çelik varsa bu yöntem ikinci sıra için uygulanabilr).

Genleşme derzlerine konacak ankraj çubuklarının sonradan dökülecek beton içinde rahatça hareket edebilmesi gerekir. Bunun için sonradan dökülecek betonda kalacak kısmını, ucunda bir oynama boşluğu kalacak şekilde, ucu kapalı bir plastik boru geçirilir.(basit işlerde boyanıp ya da yağlanıp, ucuna bir yüksük konması yeterli olabilir).

4.Betonlama

Beton dökümünden önce zemin, betonun suyunu çekmeyecek, ancak çamur da olmayacak şekilde hafifçe sulanır.

Beton şerit boyunca sürekli olarak, genleşme derzine kadar bir defada dökülür. Bu derz geçiliyorsa kesinlikle bir pano çizgisine kadar dökülür,yarım pano dökülmez. (Harç bir pano için yetmiyorsa, pano yarım kalınlık olarak dökülüp üstü ertesi gün tamamlanır).

Beton ilk olarak daldırma vibratörle sıkıştırılır. (Vibratör, betonun serilen ileri ucuna kadar değil de 2-3 m. gerisine kadar daldırılır ki beton ileri yayılmadan sıkışsın).

Yol ve Alan betonlarında bir önemli husus yüzeyin de sıkışmasıdır. Bu bakımdan yüzey vibrasoyonu da gerekir. Bu iş titreşimli mastar ile yapılır.

Çatlama derzleri (En çok 16m2 bir alan olmak üzere) ya beton taze iken 3-3,5 m. boyunda kesme laması ile oyulup, özel derz malası ile yanları yuvarlatılarak; ya da dökümden 7-8 saat sonra spiralle 6-8 mm. Genişlik ve 4cm. derinlikte kesilerek yapılır. (Çatlamanın derz boyunca kolay ve muntazam olmasın sağlamak için kimi zaman derz altına üçgen çıta konmakta,taşıt aks yükünün aynı anda bir ek yerine binmesini önlemek için, enine derzler eğri de yapılabilmektedir).

5.Yüzey Düzleme/Koruma

Titreşimli mastardan sonra bir el mastarı çekilir.

Beton, yüzey suyu biraz çekilince (özel köprü iskele üzerinden) El malası (Tirfil) ile hiçbir yükseklik ve çukurluk olmayacak şekilde iyice düzlenir.

Son olarak yüzey, hafifçe sertleşince branda, süpürge ya da sert bir yassı fırça ile yol aksına dik olarak çizilir. (Fırça çekilecekse önce Demir mala ile yüzeyin kumlarının bastırılarak düzlenmesi iyi sonuç vermektedir.).

Bütün bu işlerden sonra betonuilk 3-7 gün boyunca aşırı hava koşulları etkilerinden korunmalıdır.(Hasır, çuval serme, devamlı sulama yerine çizimden sonra yüzeye kür maddeleri püskürtmek daha kolay ve yararlı olmaktadır. İlk saatlerde betonu yağmurdan, insan ve hayvan ayak izlerinden de korunmalıdır).

Yazar : Y.Mimar Firüzan Baytop

Kayaçların Mühendislik Amaçları İçin Tanımlanması

Kayaçların Mühendislik Amaçları İçin Tanımlanması
Rock Description For Engineering Purposes

O. KONU, TANIM, KAPSAM
0. 1.KONU

Bu norm, kayaçların mühendislik amaçları için tanımlanmasına dairdir.
0.2. TANIMLAR
0.2.1. Kayaç

Katı yada tutturulmuş bir cins veya birkaç cins kayaç parçası, mineral veya kristal topluluğu olup, esas olarak yer kabuğunu oluşturan gereçtir. Ancak tamamen ayrışma nedeniyle, zemin özellikleri sunması durumunda da kayaç olarak değerlendirilecektir. Bir kayaç, kayaç malzemesinden ve kayaç kütlesinden oluşur.
0.2.2. Kayaç Malzemesi
Doğal mineral yığışımlarından oluşmuş sürekli veya çok kristalli katılardır.
0.2.3. Kaya Kütlesi
Eklemler, faylar, katmanlanma düzlemleri ve bunun gibi doğal kökenli süreksizlikler ile kesilmiş kayaç malzemesidir.
0.2.4. Kayacın Adı
Kayacın petrografik adıdır. Mühendislik Amaçları için kayanın tam bir tanımlaması, uygun bir jeolojik adın saptanması yanında bir numunenin veya yüzleğin incelenmesinden elde edilen olabildiğince ayrıntılı bilgiyi içine alır. Bu adlandırma kayacın kökensel grubunu (Ek l) gösterir ve mineral kompozisyonu ile tane boyu hakkında temel bilgileri sağlar.
0.2.5. Kayaç Malzemesinin Özellikleri
Kayaç malzemesini oluşturan tanelerin fiziksel özellikleri ve bu tanelerin birbirine bağlanma biçimleri, aşağıdaki parametreler yardımı ile tanımlanır. Hangi değişmezlerin tanımlanması gerektiğini, ilgili projenin amacı ve ulaştığı araştırma evresi belirler.
0.2.5.1. Renk
Kayacı oluşturan tanelerin özgün renklerinin bir araya gelerek oluşturduğu renktir. Örneğin, yüzlek rengi, ayrışma rengi, taze kayaç rengi ve çizgi rengi, tanımlayıcı belirticilerdendir. Ek 2’deki renk çizelgesi renk tanımı için önerilmektedir.
0.2.5.2. Doku
Bir kayacın dokusu denince, kayacı oluşturan taneler arasındaki karşılıklı ilişki ile bunların geometrik görünümü akla gelir. Bu görünümün öğeleri bir çökel kayaçta boy, şekil ile onu oluşturan tanelerin düzenlenmesi veya bir magmatik kayaçta onu oluşturan öğelerin kristalenliği ve taneliğidir.
0.2.5.2.1. Göreli Tane Boyu
Bir kayacı oluşturan bileşenlerin boylarının birbirlerine göre durumunu ifade eder. Örneğin, üniform, üniform olmayan, porfiritik gibi.'
0.2.5.2.2. Tane Şekli
Tanelerin genel biçimi, köşe ve uçlarındaki yuvarlaklık derecesini belirten köşelilik ve yüzey karakteristikleri ile tanımlanan özelliğidir, (Ek 3).
0.2.5.2.3. Fabrik
Kayacı oluşturan tanelerin düzenlenme biçimidir. Egemen yönlenme ile kendini gösterir. Ancak tanelerin dizilimi belli bir yönlenme gösterebilir veya göstermeyebilir yada taneler veya kütlenin üniform olmayan dizilimi belli kalıplar oluşturabilir.
0.2.5.2.4. Gözeneklilik
Kayaç malzemesindeki toplam boşluk hacminin tür hacıma oranıdır.
0.2.5.3. Tane Boyu
Kayacı oluşturan bileşenlerin merkezlerinden geçen ve elek analizleri sırasında elek aralıklarından geçmelerini sağlayan, ortalama eksen boyudur. Kayaçların tanımlanmasında kullanılan tane boyları (Ek 4), zeminlerin tanımlanmasında yaygın olarak kullanılan tane boylarıdır. Bundan amaç, kaya ve zemin sınıflandırmalarında birlikteliğin sağlanabilmesidir.
0.2.5.4. Ayrışma (Weathering)
Yüzeyde veya yüzey yakınında atmosferik etmenlerin neden olduğu tüm yıkıcı işlemlerdir. Etkiler, biri cisimlerin deviniminden ileri gelen parçalanma (mechanical disintegration), diğeri de erimeyi (solution) de içine alan kimyasal bozulma olarak ikiye ayrılır. Sondaj karotları veya doğal kayaç yüzleklerinde yapılan tahmini atmosferik ayrışma değerleri yüzde olarak da verilebilir.(Ek 5).
0.2.5.5. Değişme (Alteration)
Genellikle hidrotermal eriyiklerin etkinlikleriyle, bir kayaçta gelişmiş olan kimyasal ve mineralojik tüm değişiklikleri içine alır. En belirgin şekli kaolinleşme ve mineralleşmedir. Dikkati çekecek derinliklerde de gözlenebilir. Atmosferik ayrışma ile karıştırılabilir. Tanımlanması olanaklı, olduğunda Ek 5' de verilen terim ve değerler burada da kullanılabilir.
0.2.5.6. Dayanım
Kayacı oluşturan bileşenlerin, bağlılıklarını yok etmeye çalışan güce karşı direnişleridir. Bir kaya kütlesinin dayanımının büyük ölçüde kütledeki süreksizliklerle yönlendirildiği durumlarda, kayaç malzemesinin dayanımım ayrıntılı olarak bilmek gerekmeyebilir. Ancak, kayaç malzemesinin dayanımının bilinmesi, süreksizliklerin kayma direncinin değerlendirilmesinde yararlı, süreksizlik düzlemleri içermeyen katmansız kayaçların tanımlanmasında ise gereklidir. Arazide dayanımın belirlenmesinde Ek 6'daki kriterler önerilebilir.
0.2.5.7. Sertlik
Kayaç malzemesinin çizilmeye ve ufalanmaya karşı gösterdiği dirençtir. Kayacın dayanımı ile koşutluk sunar, (Ek 7).
0.2.5.8. Duraylılık
Kayaç malzemesinin açık yüzeyinde, doğa koşulları nedeniyle gelişebilecek aşınma ve ayrışmaya karşı gösterdiği dirençtir. Doğrudan tanımlayıcı belirtici değildir. Numune üzerinde yapılan sınıflandırma deneyleriyle belirlenir.
0.2.5.9. ilksel Geçirimlilik
Kayaç malzemesinin, süreksizlikler dışında, kendi doku ve fabriği nedeniyle gösterdiği geçirimliliktir. Makro gözlemlerde genellikle kaba fakat doğruya yakın tahminlerle belirlenebilen, ancak karmaşık deneylerle veya etraflı numune hazırlıklarıyla ya da herikisinin yardımıyla laboratuvarda belirlenebilen ve olağan olarak projelendirmeyle ilgili belirticidir.
O.2.5.10. Diğerleri
Kayaç malzemesinin tam bir sınıflamasını sağlayan, ancak ya bir kısmı numune üzerinde yapılan sınıflandırma deneyleriyle ya da karmaşık deneylerle veya etraflı numune hazırlıklarıyla ya da her ikisinin yardımıyla belirlenebilen ve olağan olarak projelendirmeyle ilgili diğer belirticiler : Yoğunluk, dayanım (Schmidt deneyi, nokta yükleme deneyi, üç eksenli basınç deneyi, sleyk dayanımlılık deneyi), ses hızı, young modülü, poisson oranı vb. gibi.
0.2.6. Kayaç Kütlesinin Özellikleri
Bir kayaç tanımlanırken, kayaç malzemesi belirticileriyle birlikte aşağıdaki kayaç kütlesi belirticilerinin de tanımlanması gerekir.
0.2.6.1. Kayaç Birimi
Bir yada birkaç kayaç cinsini, özel biçimde yapışı içinde toplayan ve komşu birimlerden bu nitelikleriyle ayrılan kayaç veya kayaçlar topluluğudur. Örneğin, kireçtaşı veya kumtaşı bantlı kireçtaşı vb.gibi.
0.2.6.2. Yapı
Bir kayaç biriminin kaya kütlesinin yapısı, büyük ölçüde doku özelliklerinin, kütledeki bir veya birden fazla kayaç biriminin ortak ilişkisine bağlıdır. Çökel kayaçlar için katmanlı, ara katmanlı, laminalı, kıvrımlı, vb.;metamorfik kayaçlar için klivajlı foliasyonlu, şistoz, bantlı, gnayslaşmış, çizgisel, Kıvrımlı; magmatik kayaçlar için masif, akma yapılı, vb. terimler tanımlama için kullanılabilir.
0.2.6.3. Süreksizlik
Kayaç malzemesini kat eden bir zayıflık düzlemidir. Yüzeyler ya açıktır ya da potansiyel olarak açılabilir. Bir süreksizlik için fiziksel bir ayırım düzlemi olması gerekmez. Katmanlanma düzlemleri, eklemler, klivajlar, foliasyonlar ve diğer süreksizlikler ile ilgili aşağıdaki durumların tanımlanması gerekir.
0.2.6.3.1. Yeri ve Konumu
Her bir süreksizlik düzleminin duruşu bir haritaya veya plana. yüzey koordinatları ve buna ek olarak yükseklik ya da belli bir baza göre saptanmış olan nisbi konumla belirlenmesidir. Bir süreksizlik düzleminin duruşunu belirtirken, doğrultu, eğim açışı ve eğim yönü yerine saat yönünde kuzeyle yaptığı açı (azimut) ve eğim açışım vermek daha uygun olmaktadır.
0.2.6.3.2. Takımların Sayısı
Kayaç malzemesinin düzensiz kırıklılığı dışında, kayacın şekil değiştirme (deformation) yeteneğini belirleyen veya azaltan süreksizlik takımlarının sayısıdır. Bunlar kesişen takımlar şeklinde veya tek tek takımlar olabilirler. Bunların sayısı, duruşları sahada gözle ayrılabilir veya daha sonra bir stereograma yerleştirilerek kesin olarak belirIenebilir.
0.2.6.3.3. Aralık
Bir süreksizlik takımında, süreksizliklerden birinin en yakınındaki diğer süreksizliğe dik doğrultudaki uzaklığıdır. Bir takımda süreksizlik aralığı, o takımdaki süreksizliklerin aralarındaki uzaklıkların saptanmasıdır. Süreksizlik aralıklarından söz ederken, farklı yönlerde gelişmiş takımlardaki süreksizliklerin aralıklarını ayrı ayrı belirtmek gerekir. Zaman zaman katmanlanma için ayrı bir aralık sınıflaması yapılmasına karşın, uygulamalarda katmanlanmayı da içine alacak şekilde, tüm süreksizlik aralıkları için geçerli olan bir sınıflamanın daha uygun olduğu görülmektedir.
O.2.6.3.4. Devamlılık ve Uzunluğu
Devamlılık, herhangi bir süreksizliğin izlenebilen uzunluğudur. Her takımın en uzun süreksizliği izlenebildiğince ölçülür ve o takımın devamlılığı olarak kaydedilir.
0.2.6.3.5. Pürüzlülük
Bir süreksizlik yüzeyinin kırışıklığıdır. Süreksizlik yüzeyi düzlemsel, ondüleli-dalgalı (Ek 9) veya basamaklı olabilir. Bunlardan başka, alt terimleri de kapsayan tanımlayıcı terimler Ek 9’da gösterilmiştir.
0.2.6.3.6. Süreksizlik Duvarlarının Dayanımı
Süreksizlik duvarlarını oluşturan kayaç malzemesinin, süreksizlik düzlemi boyunca gelişebilecek kaydırıcı ve/veya sıkıştırıcı basınçlar karşısında parçalanmaya karşı gösterdiği dirençtir.
0.2.6.3.7. Açıklık
Bir süreksizlikte karşılıklı duran iki duvarın.yüzeylerine dik doğrultuda. birbirlerine olan ortalama uzaklığıdır. Bu uzaklığın sayısallaştırılmasında Ek 10'daki terimler ve değerleri kullanılır.
0.2.6.3.8. Dolgu
Yüzeyleri açık süreksizliklerin kil veya diğer zemin tipleri, kalsit ve/veya diğer minerallerle doldurulmasıdır. Fay zonlarında duvarların sürtünmesi sonucu, duvar kayaç malzemesinin parçalanmasıyla yerinde dolgular da olağandır. Dolgu kalınlığını belirlemek için Ek 10'daki defterler kullanılır.
0.2.6.3.9. Sızma
Suyun süreksizlikler ve/veya poroz kayaç malzemesi boyunca hareket ederek açığa çıkmasıdır. Sızan suyun debisi yaklaşık olarak tahmin edilerek verilmektedir.
0.2.6.3.10. Blok Büyüklüğü ve Şekli
Süreksizliklerin birbirlerini değişik yön ve uzaklıklarda kesmesiyle oluşan kayaç bloklarının, metreküp veya metre cinsinden ifadesi blok büyüklüğü olarak tanımlanır. Genel tanımlayıcı ve belirtici terim ve değerler Ek 11'de verilmiştir.
Blok şekli ise, bloklanmaya neden olan süreksizliklerin birbirlerini kesme aralıklarına göre oluşturdukları şekildir, (Ek 12).
0.2.6.3.11. İkincil Geçirimlilik
Süreksizliklerdeki dolguların suyun geçişine izin vereceği varsayımından hareketle, bir kayacın süreksizlik yoğunluğu nedeniyle emebileceği su miktarı ikincil geçirimlilik olarak tanımlanır. Kayaçlar için tahmini geçirgenlik çizelgesi Ek 13' de verilmiştir.
0.2.6.3.12. Kaya Kalitesi Tayini. (RQD)
Esas olarak bir kayadaki süreksizlik aralıkların yeteri kadar geniş olması durumunda, kayadaki deformasyon modülünün kayadan alınan ve süreksizlik içermeyen küçük bir numuneden elde edilen değere yakın olacağı gerçeği ışığında, yüzlekte veya sondaj karotlarında 100 mm den büyük parça veya karotların toplam uzunluklarının, ölçümün yapıldığı bölümün uzunluğuna oranının yüzde olarak ifadesidir. RQD yüzlete üç boyutlu değerlendirilmelidir.
RQD'nin bulunan bu sayısal değeri ile mühendislik amaçları için kayanın genel niteliği arasındaki ilgi Ek 14’de verilmiştir.
0.2.6.3.13. Kaya Kütlesinde Ayrışma
Yüzeyde veya yüzeye yakın kesimlerde, taze kayacın oluşturduğu kısımlar ile fiziksel ve kimyasal etkilerle rengi bozulmuş, dekompoze ve parçalanmış kısımların dağılımı ve nisbi miktarları ile süreksizliklerdeki etkilere göre tanımlanabilir. Ayrışma profilini oluşturan ayrışma dereceleri Ek 15’ de verilmiştir.
O.2.6.3.14. Diğerleri
Sismik hız, kayma dayanımı, deformasyon modülü vb. gibileri, nisbeten basit sınıflandırmayla bazen de karmaşık deneylerle ancak belirlenebilen belirticilerdir.
Bunların dışında, projeyle ilgili olarak önemli olabilecek bütün bilgiler (kitle hareketleri, ekonomik değeri olup projeyi etkileyebilecek yeraltı ve yer üstü kaynaklar, vb.) bu bölüme yazılmalıdır.
0.3. KAPSAM
Bu norm, kayaç birimlerinin mühendislik amaçları için tanımlanmasında, arazi öncesi hazırlık çalışmalarını, arazi çalışmalarını ve arazi sonu değerlendirme ile yorumlamayı kapsar.
l. Arazi Öncesinde Yapılacak Hazırlık Çalışmaları
Proje çalışma alanını da kapsayan önceki çalışmalar ve ürünleri ilgili kuruluşların arşivlerinde aranır, incelenir ve yararlı olabilecek bilgiler (Rapor, Jeolojik ve topoğrafik haritalar, hava fotoğrafları, vb.) derlenir. Çalışma alanına gidilmeden önce derlenen bilgiler ışığında. yapılacak çalışmalar planlanır ve arazi çalışmalarında gerekli olan donatı (Pusula, altimetre, asit şişesi, jeolog çekici, lup, çakı, ilk yardım çantası. vb.) sağlanır.
2. Arazi Çalışmaları
Çalışma alanı öncelikle gezilerek ulaşım durumu yerinde görülür, karşılaşılacak kayaç birimleri, önceki çalışma ürünleri ışığında, kabaca ayırtlanır. Büroda yapılan çalışma planının uygulanabilirliği tartışılarak sonuca bağlanır.
Kayaç birimlerini tanımlamaya birimin en iyi görüldüğü yerden başlanır. Nokta gözlem yerine gelindiğinde, öncelikle pusulanın manyetik deklinasyonu haritaya göre ayarlanır. Gözlem, nokta numaraları haritanın okunduğu yönde işaretlenir. Doğal ve/veya insanların uğraşıları sonucu açığa çıkan mostralar, genel ve temel bilgiler elle edilmek üzere etraflıca dolaşılır. Yakın yüzleklerle karşılaştırılır. Uzaktan ve yakından tekrar gözlenir. Gözlenen birim, yüzleğin altına devam ediyormu? Bazı birimler diğerleri arasında kesiliyormu? Herhangi bir süreksizlikle biten varmı? Birimin veya birimlerin üzerinde toprak örtüsü varmı? Genel topoğrafik görünüm ve bitki örtüsü nasıldır?
Genel olarak yüzlekte görülen kayaç birimleri hakkında bir düşünce oluşunca saha defterine notlar yazılmaya başlanır. Tanımlama yaparken O.2.5.ve 0.2.6.'da verilen özellikler sırasına göre belirlenir. Yüzlekte kayaç birimleri ile ilgili tüm bilgiler alındıktan sonra bir sonraki yüzleğe geçilir. Yeni gözlem nokta yerlerinde benzer birlilerin sadece farklı özellikleri yazılır. Bu şekilde kayaç birimleri ya tek bir yüzlekte, ya da birden fazla yüzlekte tanımlanmış olur.
Tanımlanması biten her birimin. diğer birimlerle olan dokanak ve yaş ilişkisi mutlaka belirlenmelidir. Son olarak her birimin tipik mevkiine ve ortalama kalınlığına karar verilir.
Kayaçların tanımlanması ve yorumlanmasında haritalama ve kroki çizimi ile birlikte fotoğraf çekimi yapılırsa büyük yararlar sağlar.
3. Arazi Çalışmalarının Değerlendirilmesi ve Yorumlanması
Arazide, yerinde gözlenen kayaçlardan tanımlama için elde edilen bilgiler, her çalışma günü sonunda akşam büroda gözden geçirilir. Birimin içerdiği yapısal öğelerin tarihsel gelişimi saptanır. Değerlendirme ve yorumlamada eksikliği fark edilen bilgiler, ertesi günkü çalışmalarda ele alınmak üzere programlanır.
Tanımlama için yapılan çalışmalardan derlenen bilgiler, raporun ilgili bölümlerinde aşağıda belirtildiği şekilde sunulur.
3.1. Birimin adı, adın alındığı tipik mevkii, inceleme alanında görüldüğü diğer yerler, içerdiği kayaç cins veya cinsleri (ad olarak), genel kalınlık dağılımı ile tipik kalınlığı, yaşı vb. gibi birimle ilgili kimlik niteliğindeki bilgiler stratigrafik jeoloji bölümünde yer alır.
3.2. Birimde gözlenen katmanlanma, şistozite. Klivaj, akma yapışı, kıvrımlanma, gnaysik yapı, uyumsuzluk, fay, eklem vb. gibi yapı ve süreksizliklerle ilgili genel bilgiler yapısal jeoloji bölümünde, mühendislik açısından önemli olan özellikleri de (aralık, açıklık, ayrışma vb.gibi) mühendislik jeolojisi bölümünde verilir.
3.3. Kayaçlarla ilgili mühendislik özelliklerini yansıtan tanımlamalar (Kayaç malzemesi, kayaç kütlesi), ilgili raporun mühendislik jeolojisi bölümünde yer alır.
3.3.1. Mühendislik Jeolojisi Bölümünde Yer Alacak Kayaç Tanımlama Örnekleri
3.3.1.1. Genel Tanımlama Kılavuzu

KAYACIN ADI ;
a) Kayaç Malzemesinin Tanımlaması

Renk; doku (Göreli tane boyu. Tane şekli. Fabrik); Gözeneklilik; Tane Boyu; Ayrışma ve/veya Değişme Yüzdesi; Dayanım; Sertlik; Duraylılık; İlksel Geçirimlilik;
b) Kaya Klltlesinin Tanımlanması
Yapı, egemen olandan en aza doğru sıfat olarak belirtilir, örneğin katmanlı, gnaysik, akma yapılı, şistoz vb. gibi.
Süreksizlikler (katman, uyumsuzluk, foliasyon vb. gibiler de dahil olmak üzere egemen olandan az yaygın olana doğru): Yeri ve Konumu; Takım oluşturuyorsa aralıkları; Devamlılık ve Uzunluk Durumu; Pürüzlülük; Duvarların Dayanımı; Açıklık; Dolgu Durumu;
Sızma; Blok Büyüklüğü ve Şekli; İkincil Geçirimlilik; RQD Yüzdesi; Ayrışma Durumu; HCL ile Reaksiyon (Reaksiyonsuz-az reaksiyonlu-çok güçlü reaksiyonlu); Diğer özellikler (Erime Boşlukları ve Boyutları; Kütle Hareketleri; Cevherleşme vb.gibi).
Örnek Tanım : Tanımlanan kayaçta, a ve b'deki bilgilerden var olanlar, aşağıdaki örneğe benzer şekilde sıra korunarak peşpeşe yazılır.
KİREÇTAŞI;
Açık gri, beyaz benekli; eşboyutlu değil, taneler genelde düzensiz, yer yer uzalmış, genelde yarı yuvarlak ve pürüzlü, yer yer dikey tane boylanması gösterir; az gözenekli; orta - iri taneli; taze - yer yer orta ayrışmış orta dayanımlı; sert-çok sert; mostra yüzeyi, tanelerin çimentodan sağlam olması nedeniyle çok pürüzlü; az geçirimli;. Katmanlı, kıvrımlı, Katmanlar birimin her tarafinda belirgin ve 90/470 (N-S/47E) (duruşlu; sık-orta aralıklı; genelde devamlı, yer yer faylarla kesilmiş, izlenebilen maks. uzunluğu 120 m. dir; pürüzlü-düz, akıntı izleri olağan; dayanımlı; çok dar-dar açıklı; hematit dolgulu. Düzensiz çatlaklar yoğundur; genelde kalsit ve hematit dolguludur.
Eklemler fazla gelişmemiştir. Takım oluşturacak şekilde sadece bir eklem takımı gelişmiştir. Bu takım sadece birimin en iyi gözlendiği tipik mevki dolayında görülür. Dokanaklara doğru tek tek ve farklı duruşlu eklemlere dönüşmektedir. Takım 270/600 duruşlu; orta-geniş .aralıklı; devamlılık yer yer diğer eklemler ve çatlaklarca kesilmektedir, maksimum 30 m uzunlukta, pürüzlü-basamaklı; orta dayanımlı; dar; kalsit ve hematit dolguludur.
Birimi kesen sadece bir fay gözlenmiştir. Ortanorgah Mahallesi’nin kuşuçuşu 300 m güneyinde gözlenen fay, diğer birimleri de kesmektedir. 140/800 duruşludur, çevredeki kitle hareketleri nedeniyle devamlılığı izlenememektedir, maksimum uzunluk 225 m’dir; pürüzlü-ondüleli; duvarlar zayıf; çok geniş; kalsitle tutturulmuş breş dolgulu, dolgu çok katı-sert.
Kayaçta yer yer eklem yüzeyleri ve çatlaklar boyunca 0.5 lt/sn debili birçok sızıntı, fay boyunca ise 6 lt/sn debili kaynak gözlenmiştir; orta-büyük tablamsı bloklu; çok geçirimli; % 60 RQD; az-yer yer orta ayrışmış; HCL ile güçlü reaksiyonlu; süreksizlikler boyunca ve yer yer çimentoda 1-15 mm çapında erime boşluklu; katmanlanma yüzeyleriboyunca kaymalar olağandır. Norgah Mahallesi güneyinde moloz çığı şeklinde kitle hareketlerine neden olmuştur.
Tanımlama Kılavuzu. (Bkz. 3.3.1.1.).
Örnek Tanım:
METAKUMTAŞI (FİLLAT);
Açık yeşilimsi-gri; taneler eşboyutlu, yassı ve uzalmış, katmanlanma düzlemi ile 180 açı oluşturacak şekilde yönlenmiş; gözeneksiz; ince-orta taneli; az ayrışmış-taze; zayıf-çok zayıf; ufalanabilir; geçirimsiz; katmanlı, şistoz, kıvrımlı;
Katmanlar belirsiz, gözlenebildiği yerlerde 70/770 duruşlu; çok sık-sık aralıklı; kitle hareketleri nedeniyle devamsız, maks. 10 m uzunlukla; pürüzsüz-düzlemsel; çok zayıf duvarlı; çok dar açıklıklı; yer yer kuvars dolgulu.
Şistozite sağlam yüzleklerde belirgin, 250/590 duruşlu; çok sık aralıklı; kıvrımlar boyunca gelişen küçük faylar nedeniyle devamsız, maksimum uzunluk 3 m; kayma çizikli ve cilalı yüzlü; duvarlar çok zayıf; açıklık; çok dar; yer yer kalsit-kuvars dolgulu.
Kıvrımlar küçük dalga boylarına ve az yüksekliğe (1,25 m ve 60 cm) sahip olup devamsızdırlar.
Faylar kıvrım eksenleri boyunca gelişmiştir, çok yönlüdür; devamsızdır; Maksimum uzunluk 6 m; kayma çizikli-ondüleli; duvarlar çok zayıf; genelde açıklık çok dar-orta geniş; Fillat malzemesi. kalsit ve kuvars dolgulu.
Eklemler belirsiz, seyrek, tek tek ve çok yönlüdür; devamsız; pürüzsüz-düz; duvarlar çok zayıf; açıklık çok dar; kalsit-kuvars dolgulu.
Kayaç kuru; çok küçük, tablamsı bloklu; geçirimsiz; % sıfır RQD; orta-az ayrışmış; HCL ile reaksiyonsuz, yer yer kalsit dolgular nedeniyle az reaksiyonlu; Kalsit dolgular boyunca küçük (1-2 mm) erime boşluklu; birim yüzeylendiği her yerde heyelanlara neden olmuştur.
3.3.1.2. Özel Durum Gösteren Kayaçlar için Tanımlama Kılavuzu
Aglomera, kalsirudit, metakonglomera, volkanik breş vb. gibi özel durum gösteren kayaçların tanımlanmasında, aşağıdaki tanımlama kılavuzu kullanılır.
KAYACIN ADI;
Kayacın Dayanımı; Ayrışma ve/veya Değişme Derecesi; yaklaşık kayaç parça içeriği, yüzde (%) olarak ve kayacı oluşturan bu parçaların altve Üst sınır boyutları (cm cinsinden); bu parçaların tek tek renkleri, şekilleri. sertlikleri, türedikleri kayaç cinsleri;
Bağlayıcı malzemenin (matriks ve/veya çimento) rengi, dokusu; gözenekliliği; tane boyu; ayrışma ve/veya değişme derecesi; dayanımı; sertliği; Yapı, en egemen olandan en aza doğru sıfat olarak belirtilir, örneğin; akma yapılı. şistoz, kıvrımlı vb. gibi;
Süreksizlikler (katman, uyumsuzluk, foliasyon vb.gibiler dahil), en yaygın olandan en az yaygın olanına doğru; Yeri ve konumu; takım oluşturuyorsa takımdaki süreksizliklerin aralıkları; devamlılık ve uzunluk durumu; Pürüzlülük; duvarların dayanımı; açıklık; dolgu durumu;
Sızma; blok büyüklüğü ve şekli; genel geçirimlilik; RQD yüzdesi; HCL l If reaksiyon; diğer özellikler (erime boşlukları ve boyutları; kitle hareketleri; Cevherleşme, vb. gibi) belirtilir.
Örnek Tanım;
AGLOMERA;
Orta dayanımlı; az-orta derecede ayrışmış; yaklaşık % 60’ı. 3-340 cm boyutunda, gri, yeşilimsi gri, kahverengi, yarı yuvarlak-yarı köşeli, sert andezit; koyu gri, siyah, yarı yuvarlak, çok sert bazalt ve açık grimsi beyaz, az sert tüf parçalarından oluşmuştur.
Matriks kahverenkli; porfiritik dokulu. fenokristaller akma yapılarına genelde paralel, yarı özbiçimli-özbiçimli (hypidiomorphic-idiomorphic); gözeneksiz; ince-iri taneli; az ayrışmış; dayanım!ı; sert; Akma yapılı, kıvrımlı;
Akma yapıları birimin her yerinde belirgindir, ancak faylı dokanağına doğru aşırı kırıklanmadan dolayı belirsizleşir, 120/320 duruşlu; geniş-çok geniş aralıklı; devamlı, maksimum 400 m uzunlukta; pürüzlü-düzlemsel; duvarlar dayanımlı; açıklık çok-orta dar; kalsit-kuvars dolgulu;
Kıvrımlar büyük ölçekli senklin ve antiklin şeklindedir. Ortalama eksen uzunlukları 20 km.’yi aşkın ve batı yönüne 210 dalımlıdır. Kanatlar simetriktrik ve 90/300 -270/280 duruşludur.
Eklemlerr birden çok ve kesişen takımlar oluşturacak derecede gelişmiştir. bunlarınrın dışında tek tek, farklı duruşlu ana ve normal eklemler olağandır. eklem ölçülerinin istatistiği sonucu değerlendirmeye değer görülen dört eklem takımı sırasıyla şu özelliklere sahiptirler; l No.lu (egemen) Eklem takımı birimin her yerinde gözlenmektedir ve 5/670 duruşludur; geniş aralıklı; devamlı, maksimum uzunluk 150 m; pürüzlü-düzlemsel; duvarlar dayanımlı; dar-orta dar açıklıklı; kalsit-kuvars dolgulu; 2,3,4 no.lu eklemler sırasıyla yazılır.
Faylar,.... (mühendislik özellikleri sırasıyla yazılır).
Kuru; Orta-büyük, kübik şekilli bloklu; az geçirimll; % 75 RQD; HCL ile reaksiyonsuz.

YARARLANILAN YAYINLAR
1. ALTINLI İ.E., 1982, "Saha Jeolojisi Derlemesi". İTÜ Yayını.No: 2993, İstanbul.
2. BATES, K.L.-JACKSON. J.A., 1980. "Glossdry Of Geology". American Geological institutc. Faks Chunc, Virginia. USA.
3. BRITISH STANDARDS INSTITUTION. 1901. "British Standards Code of Practice For SİTE INVESTIGATIONS. ENGLAND.
4. COMPTON, R.R., 1985,"Geology in The Field". USA.
5. ERGÜVANLI, K., 1973. "MühcndisliK Jeolojisi". İTÜ Kütüphanesi. Sayı : 966, İSTANBUL.
6. HAMILTON ve Diğerleri, 1975, "Minerals. Rocks And Fossils". The Hamlyn Publishing Group Ltd, London, England•
7. MATULA M., 1981, "Description And Classification For Engineering Geological Mapping Report By The IAEG Commission On Engineering Geological Mapping". Bulletin of The international Association of Engineering Geology. Department of Engineering Geology, Comerius University, Bratislava, Czechoslovakia.
8. TAŞLICA, A.H., 1979, "Mühendislik Amaçları için Kaya Kütlelerinin Tanımlaması". EİE Yayını. No: 81-82. 03-84, ANKARA.
9. TÜRK DİL KURUMU. 1971,"Yerbilimleri Terimleri Sözlüğü", TDK Yayınları. No: 320, Ankara .
10. ULUSLARARASI BÜYÜK BARAJLAR KOMİSYONU, "Barajlar Teknik Sözlüğü".
11. ULUSOY, R.. 1989, '•Pratik Jeoteknik Bilgiler". Teknomad Yayınları, Ankara.
12. U. S. DEPARTMENT OF THE INTERIOR BUREAU OF RECLAMATION, 1985, "Earth Manual", USA.




Kaynak:Elektrik İşleri Etüt İdaresi Genel Müdürlüğü

RESTORASYON ÖNCESİNDE YAPILAN ÇALIŞMALAR

RESTORASYON ÖNCESİNDE YAPILAN ÇALIŞMALAR


Restorasyon çalışmalarına başlamadan önce anıt fotoğraf, video vb. tekniklerle ayrıntılı olarak belgelenir, ölçekli çizimleri yapılır, ayrıca
a. tarihçesi, .b. estetik özellikleri ve değeri, c. teknik özellikleri (yapım teknikleri, malzeme ve taşıyıcı sistemi), d. yasal statüsü, incelenir. çoğu kez rölöve ile birlikte yürütülen araştırmalar anıtın iyice tanınmasına olanak verir. Mimar çeşitli kaynaklardan derlediği bilgiler ışığında yapılacak restorasyonu yönlendirecek temel verileri elde eder. Sorunları çözmek için mevcut Olasılıkları gözden geçirir; olumlu ve olumsuz yönlerini tartışarak; en az müdahaleyle en iyi korumayı sağlayacak yöntemi seçmeye çalışır. Yeterli ön araştırma yapılmadan ve düşünme fırsatı olmadan onarıma geçilmesi kötü uygulamaya yol açacağından, bu araştırmalar üzerinde önemle durulması gerekir.

TARİHİ VE ARKEOLOJİK ARAŞTIRMALAR

Tarihi yapılar hakkındaki araştırmaların ilk aşamasında elde edilebilen bilgiler çoğu kez yapım tarihi ve yaptıran kişinin kimliği ile sınırlı kalabilir. Eğer yapının bir yazıtı bulunmuyor ve yaptıran kişinin hangi tarihte yaşadığı bilinmiyorsa, tarihlendirme binanın üslup, yapım tekniği, plan, cephe düzeni gibi özelliklerine bakılarak yaklaşık olarak yapılabilir.

Mimarlık tarihi kitaplarından yararlanılarak üzerinde çalışılan anıtla aynı dönemde yapılmış diğer yapılar hakkında bilgi sağlanır, karşılaştırmalı bir değerlendirmeye gidilebilir. Yapının zaman içinde geçirdiği deprem, yangın ve onarımları saptamak, ilk durumunu anlayabilmek için tarih kitaplarına ve belgeliklere başvurmak gerekir. Cami, medrese, kütüphane, hamam, kervansaray gibi anıtsal eserlerle ilgili vakfiyeler, inşaat ve onarım defterleri Başbakanlık, Topkapı Sarayı Müzesi, Vakıflar Genel Müdürlüğü arşivlerinde bulunabilir. Osmanlıca, Arapça ya da Farsça olan bu metinleri okumak ve anlamak için tarihçilerin yardımına gerek duyulur.

Bazı anıtlar, mimari dönemler, üsluplar üzerine ayrıntılı araştırmalar mevcuttur. 17 .yüzyılda yaşayan Evliya Çelebi'nin ünlü Seyahatname adlı eseri ve aynı dönemin vakanüvisi Naima'nın Tarih'i dönemlerinde yapılan yeni binalar ve onarımlar hakkında bir kısmı önemli olabilen açıklamalar içermektedir. Belirli yapı tipleriyle (camiler, kiliseler, tekkeler, hamamlar vb) ilgili eserlere dayanarak bugün değişikliğe uğramış yapıların eski durumları saptanabilir.

Genellikle 19. yüzyıldan önceki dönemlere ait özgün çizimleri bulmak güç, hatta olanaksızdır. 19. yüzyıl ve erken 20. yüzyılda yaşayan ünlü mimarların bir bölümünün arşivlerine ulaşılabilmekte ve ilk tasarımlarına ait plan, kesit ve renkli perspektif çizimlerinden yararlanmak mümkün olabilmektedir. Ulusal Mimarlık akımının önde gelen mimarlarından Kemalettin Bey'in eserlerine ait özgün çizimler, kimi değişikliğe uğramış olan yapıların iç mekan düzenleri ve özgün ayrıntılarına ışık tutmaktadırlar.

Eski fotoğraflar tarihi binaların ve kentlerin geçmişteki durumlarını anlamak için en sık başvurulan belgelerdir. Bu teknik olanağın ortaya çıkışından önceki döneme ait minyatürler, gravürler, eskizler, suluboya resimler, yağlıboya tablolar, fotoğraf kadar objektif olmasalar da, kentsel doku ve mimari karakter, meydan ve sokak oluşumları, binaların cephelerinde kullanılan renkler, çatı biçimleri ile genel görünümü etkileyen ağaç türleri hakkında fikir verirler. Tarihçilerin yazdıkları ile grafik belgelerin sağladığı veriler birleştirildiğinde binalar hakkındaki bilgiler daha da netleşmektedir.

Bir anıt ve çevresindeki sokak dokusu ve yapılar hakkında eski haritalar da ayrıntılı bilgi sunarlar. İstanbul’da Suriçi bölgesinin yangın ve imar hareketlerinden önceki kent dokusu için 1875'Iere tarihlenen taşbaskısı harita önemli bir kaynaktır. J. Pervititch ve diğer topograflarca hazırlanan sigorta ve yangın haritaları kentin 20. yüzyılın ilk yarısındaki sokak dokusu ve yapı karakteri hakkında başvurulabilecek kaynaklardır. Bu belgeler yardımıyla üzerinde çalışılan anıtın eski doku içindeki konumu, çevresindeki yapılar hakkında bilgi edinilebilir.

Uzun süre ihmal edilen, üzerinde ağaçlar büyümüş, içi toprak ve yıkıntı ile dolmuş binalarda duvarları ve döşeme seviyesini ortaya çıkarmak için moloz kaldırılır. Arkeolojik veriler barındıran dolguların temizliği bilimsel kazı şeklinde, uzman gözetiminde yapılır. Kazı buluntuları (seramik, yazıt, mimari parça), ile yangın, yıkım, yeniden yerleşmeye ait değişik tabakalar (stratigrafi) fotoğraf ve ölçekli çizimlerle belgelenir. Özgün yapıyı daha iyi kavrayabilmek için sonradan eklenen gelişigüzel duvarların, ara katların, çatıların kaldırılması gerekebilir. Temizliğe başlamadan önceki durum fotoğraf ve çizimlerle belgelenir; kazı ve temizliğe başlayabilmek için Kültür ve Tabiat Varlıkları Bölge Kurulu'na başvurularak izin alınır.

SANAT TARİHİ ARAŞTIRMALARI

Anıtın tasarımında etkili olan estetik anlayışının, mimari tasarım ilkelerinin irdelenmesi, yapıldığı dönemin sanat akımlarının belirlenmesi, ait olduğu yapı tipinin tanınması ve tipolojik olarak değerlendirilmesi konuları yapıtın sanat değerinin ortaya çıkarılması açısından gereklidir. Yapının bezeme programı içinde yer alan çini, duvar resmi, ahşap işçiliği, malakari bezeme ve benzeri sanat değeri taşıyan ayrıntıların nitelikleri ve bu niteliklerin dönemleri için taşıdıkları önem araştırılır. Yazıtlar, monogramlar, güneş saatleri, taşçı işaretleri, kullanıcılar tarafından duvarlara yazılmış yazılar ve karalanmış şekiller binanın ilk döneminden günümüze kadar geçirdiği evreler hakkında veri sağlayan belgeler olarak değerlendirilir.

Anıtın sanat değerini anlamak ve yorumlamak açısından tasarımından ve yapımından sorumlu mimar ve diğer sanatçıların saptanması önemlidir. Bir eserin aynı dönemin benzer yapıtlarıyla üslup ve tipoloji açısından karşılaştırılarak, çağının mimarlığı içindeki yerinin belirlenmesi de yararlı olur. Bu ayrıntılı çalışmalar her zaman sanat ve mimarlık tarihi kitaplarından yararlanılarak gerçekleştirilemez. Binanın yapıldığı dönem üzerinde çalışan, o alanda uzman sanat/mimarlık tarihçilerinin birikimlerine başvurulması gerekir.

Yapının ilk tasarımındaki ve daha sonraki dönemlerdeki onarımlarında uygulanan renk düzeninin ve bezeme katmanlarının incelenmesi de restorasyon öncesinde özel bir araştırma konusu oluşturur. Boya tabakalarının analizi için küçük sondajlar yapılır. Değişik bezeme katmanlarının varlığı saptandığında bezemeli son tabakanın altından çıkan ve daha önceki dönemler hakkında ilginç veriler sağlayan izlerin niteliğinin daha iyi anlaşılabilmesi için üst tabakanın kaldırılması gerekebilir. Böyle bir araştırmanın nerede duracağı, hangi bezeme tabakasının sergileneceği veya feda edileceği konusundaki karar Kültür Bakanlığı’na bağlı Koruma Kurulları tarafından verilir.

TEKNİK ARAŞTIRMALAR

Restore edilecek binanın durumunun incelenmesi, hasar nedenlerinin araştırılması ve teşhis edilmesi disiplinler arası araştırmalar gerektirebilir. Onarımı yürütecek mimar nemden. kaynaklanan çeşitli sorunları, farklı oturma, ezilme, çatlama gibi taşıyıcı sistem aksaklıklarını, malzemelerdeki bozulmaları, yanlış onarımların neden olduğu hasarları teşhis etmek ve çözümleyebilmek için yapı fiziği, zemin ve strüktür mühendisliği, kimya, malzeme bilimi uzmanlık alanlarından yardım alır.

Zeminle ilgili bir kuşku olduğunda, zemin mühendislerine danışılmalıdır. Sondaj, askıya alma veya geçici desteklere gerek olup olmadığına zemin ve strüktür mühendisleri karar verir. Temel genişliği ve derinliğinin anlaşılması için araştırma kazısı yapılması istenebilir. Çatlakların hareketli olup olmadıklarını anlamak için cam Levhalar yapıştırılır veya çatlak monitörü yardımıyla çatlak genişliği sürekli ölçülerek izlenir. Yüzeydeki çatlakların gerisindeki duvarın durumunu gözlemek için sıvaların raspa edilmesi söz konusu olabilir. Ayrıca sıva altındaki duvarın türünü (taş, tuğla, ahşap karkas vb.) anlamak için de benzer araştırmalar yürütülür. Zemin ve sıva altındaki durumu gözlemek için kazı, raspa ve benzeri çalışmalar yapılacaksa, araştırma öncesi durumun fotoğraf ve çizimlerle belgelenmesine özen gösterilmelidir. Ahşap iskeletli yapılarda bağlantıların sağlam olup olmadığı araştırılır; zeminden yükselen nem, çatıdan sızan sular sonucu taşıyıcı öğelerde, kaplamalarda bozulma olup olmadığı incelenir. Ahşap döşemeli kargir yapılarda, kirişlerin duvar içine giren kısımlarının bozulup bozulmadığına bakılması gerekir. Kapalı mekanlarda küf ve mantarlar gelişeceğinden, çatı aralarına ve bodrumlara havalanma olanağı sağlanması önemlidir.

Cephelerdeki incelemeler için genellikle merdiven kullanılır. Merdivenle ulaşma güçlüğü olan yerlere vinç sepeti ile yaklaşılabilir. Daha uygun olanı, onarımda da kullanılacak olan bir iskelenin kurulmasıdır. Genellikle araştırmaların yapıya zarar vermeyen yöntemlerle yürütülmesi yeğlenir. İlerleyen teknoloji bu olanakları arttırmaktadır. Örneğin duvarın içindeki boşluk ve malzeme farklılıklarını anlamak için radar, mekanik darbe ile yaratılan ses dalgaları, ültrasondan yararlanılmaktadır. Duvar örgüsündeki taş blokları, ya da sütun, başlık gibi mimari bileşenleri birleştirmek için kullanılan metal bağlayıcıların (kenet ve miller) yerlerini, ne durumda olduklarını belirlemek için gamma ışınlarından yararlanmak mümkündür.

Bilgisayar programlarıyla anıtın yük dağılımı belirlenebilmekte, basınç ve çekme gerilmelerinin yoğun olduğu, depremde riskli olan bölgeler saptanmaktadır.

Ancak her zaman bu yöntemleri uygulama şansı kolayca elde edilemez. Bu olanaklar sağlanamadığında, araştırmalar daha ucuz yollarla ve yapıya en az zarar vermeye dikkat edilerek sürdürülür. Tarihi yapıda kullanılan malzemelerin özelliklerinin (basınç, çekme, eğilme, su emme, genleşme vd.) belirlenmesi de anıtın mevcut durumunun değerlendirilmesi açısından gereklidir. Ayrıca malzeme türlerinin (taş, tuğla, kerpiç, ahşap, harçlar, metaller, boyalar), hangi kaynaklardan getirildiklerinin, fiziksel ve kimyasal özelliklerinin saptanması restorasyonda kullanılacak malzemelerin niteliklerinin belirlenmesi açısından da önemlidir. Mevcut malzemelerin tanınabilmesi için uygun yerlerden örnekler alınarak Iaboratuvar testleri yapılır. Harç örneklerinin cephe gerisinden, az bozulmuş kısımlardan alınması uygundur. Bünyeyi oluşturan ana malzemelerden örnek almak için harç bağlantısı gevşemiş, bezemesi olmayan taş veya tuğla elemanları seçmek uygun olur. Kolayca sökülebilen parçalar yoksa, değişik boyutlu matkaplar kullanılarak karot alınması gerekebilir. Hasar verici olan bu yöntemin uygulanabilmesi için önceden yetkili koruma kurulundan izin alınması gerekir. Alınan bütün örnekler numaralanarak torbalara veya kutulara konulur ve yerleri rölöveler üzerine işaretlenir. Karotlar incelenerek yapının o bölgesindeki malzemenin kompozisyonu, doluluk boşluk oranı, harç dağılımı anlaşılabilir; örnekler üzerinde mukavemet ölçümleri yapılabilir. Deneyler sonucu saptanacak olan özellik farklılıkları değişik yapım dönemleri, onarımlar hakkında ipuçları verebilirler. Bu ilişkiler araştırılıp yorumlanır. Malzeme tür, renk, işleniş ve boyut özelliklerinin tarihi bilinen başka yapıların malzemeleriyle karşılaştırılması da önemlidir.

Eğer Ayasofya gibi karmaşık sorunları olan, evrensel öneme sahip antik bir anıtın bakım ve onarımı söz konusuysa önce anıtın özgeçmişi derinliğine incelenmeli ve bugünkü sorunları iyice kavranmalıdır. Bir yandan anıt hakkındaki mevcut yayınlardaki bilgileri derlemek, öte yandan fiziksel durumunu tam olarak saptamak için ayrıntılı gözlem ve kayıtlara gerek duyulur. çağdaş teknolojinin sunduğu olanaklardan yararlanarak, mevsimlere bağlı olarak nem ve ısı, zemin suyu seviyesi değişiklikleri, çatlak hareketleri, deprem etkileri gibi konuların sürekli izlenmesi, kaydedilmesi sağlanır.

YAPININ YASAL STATÜSÜ

Onarılması düşünülen yapının koruma derecesi ona yapılacak müdahalenin sınırlarını da tanımlar. Aynen korunması gerekli 1. grup yapılarda ek ve değişiklik yapma olanağı kısıtlıdır. Önemli iç mekan özelliğine, bezemeye sahip olmayan 2. grup yapılarda, cepheye yansımayan değişikliklere izin verilmektedir. Eğer çalışmaya başlanırken onarılacak binanın koruma grubu bilinmiyorsa, 1/500 ölçekli kadastral durumu, 1/50 ölçekli rölövesi ve fotoğraflarını içeren bir dosya, anıtın bulunduğu yerin bağlı olduğu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu'na sunularak statüsünün saptanması istenir. Rölöveler yapıyı tam olarak anlatacak şekilde plan, kesit ve görünüşleri kapsamalıdır. Yapıya ait iç ve dış fotoğraflar, çekildikleri yer ve yönleri plan üzerine işaretlenerek, tarihi, estetik ve teknik araştırmaları içeren rapor ve rölövelerle birlikte Kurul'a sunulur. Rölövelerde malzeme türleri ve mimari bileşenlerin korunma durumları açıklamalarla belirtilir. Bezemelerle ilgili fotoğraf ve ayrıntılı çizimlerin de dosya içinde yer alması gerekir. Bölge kurulları sorumluluk bölgeleri içinde yer alan tescilli her bina için bir dosya düzenlerler ve o yapıyla ilgili belge ve bilgileri saklarlar. Restorasyon projesi hazırlamaya girişmeden önce bu görevi üstlenen mimarın ilgili koruma kurulunun dosyasında bulunan eski fotoğraf ve rölöveleri, restorasyon projelerini ve kararları inceleyerek geçmişteki işlem ve kararlar hakkında bilgi edinmesi yararlı olur.

Tarih kitaplarından, arşiv belgelerinden, özel monografilerden ve gözlemlerden yararlanılarak derlenen bilgiler ışığında tarihi yapının dokusunun daha iyi kavranıp anlaşılması mümkün olur. Binanın daha önce yapılmış rölöveleri, eski fotoğrafları, yöreyle ilgili hava fotoğrafları, haritalar, kent planları, gravürler yapıyla ilgili vakfiye ve vakfa ait gelir gider kayıt defterleri, onarım keşifleri veya onarım harcamalarının kaydedildiği defterler, gezginlerin notlarında yer alan gözlemler de sağladıkları bilgilerle bazı karmaşık noktaların çözümlenebilmesine olanak sağlarlar. Bozulma süreçlerinin ve malzemelerin incelenmesi sonrasında derlenen bilgilerle yapılacak restorasyonu yönlendirecek temel veriler derlenmiş olur. Bu bilgiler ışığında onarım olasılıkları tartışılır ve çabalar en az müdahaleyle koruma ilkesine uygun öneri geliştirme üzerinde yoğunlaşır.

I.RÖLÖVE
I.I. Rölöve Çizimleri


a)1/500 veya 1/200 vaziyet planı (Mevcut Durumun Belgelenmesi)
Parselde yer alan yapının mimari öğeleri (avlu, bahçe duvarları, kuyu, fırın, tandır, çeşme, müştemilat vb.) ve doğal öğeler (ağaç, bitki türleri, ekili-dikili alan vb.) yapı-avlu-bahçe girişleri, yapının kendi parselindeki oturumu ve köşe kotları, yol yapı ilişkisini tanımlayan kotlar gösterilecektir. Vaziyet planında sokak-bina ilişkisini gösterir aynı ölçekte kesit bulunacaktır.
b-) Kat Planları, (1/50 ölçeğinde kesit ve görünüşleri ölçülü ve ölçüsüz olmak üzere hazırlanacaktır.)
c-) Çatı Planı (1/50 ölçeğinde kesit ve görünüşleri ölçülü ve ölçüsüz olmak üzere hazırlanacaktır.)
d-)Cepheler (1/50 ölçeğinde kesit ve görünüşleri ölçülü ve ölçüsüz olmak üzere hazırlanacaktır.)
e-) Döşeme ve tavan planları (1/50 ölçeğinde kesit ve görünüşleri ölçülü ve ölçüsüz olmak üzere hazırlanacaktır.)
f-) En az iki kesit (Kurulun gerekli görmesi halinde ikiden fazla 1/50 ölçeğinde uygulama projesi çizim tekniğinde) Birbirine dik, bir tanesi merdivenden geçecektir.
g-) En az iki (Kurulun gerekli görmesi halinde ikiden fazla 1/50 ölçeğinde uygulama projesi çizim tekniğinde) sistem detayı (Cephe 1/20, Plan 1/20, Kesit, 1/20)
h-) Pencere, kapı, tavan eteği, ocak, dolap, niş, saçak, taşıyıcı sistem, süsleme elemanları vb. yapı öğelerinden tipik olanlarına ilişkin sistem ve nokta mimari detaylar (Ölçekler 1/10, 1/5 ve 1/1 dir.)
I.II. Vaziyet Planı Raporu: Yapının ve bulunduğu parsele bitişik komşu yapıların pafta, ada, parsel, envanter ve kapı numarası, mülkiyet sınırları (Kadastral) mülkiyet durumları, son durum sahiplilik sicil kayıtlarına yer verilecektir.
I.III. Alt Yapıya İlişkin Şematik Gösterimler: Yapının mevcut halihazırdaki varsa özgün pis su tesisatının, yeni elektrik, su, havagazı, telefon tesisatı gösterilecektir.
I.IV. Fotoğraf albümü:
Binayı, çevresini ve sokağı kültür varlığının, çekim yönlerinin kroki üzerinde gösterildiği, çekim tarihi ve çekim yapan kişinin adının belirtildiği yeteri kadar iç ve dıştan çekilmiş fotoğrafları içeren (10x15 cm ebadında) A4 normunda albüm, (Kurulun gerekli görmesi durumunda aynı yerden çekilecek saydamlar set halinde çerçevelenerek üzerine çekim tarihi ve yeri belirtilerek teslim edilecektir.
I.V. Rölöve Analiz Raporu
A- Tanımlar
a-) Yapının oluşumunu sağlayan ekonomik, sosyal, kültürel ve tarihi etkenler
b-) Yapının mimari tanımı (Her proje için yapının çevresi ile ilişkisi konumu, açık ve kapalı mekanların mimari tanımı, işlev tanımı, mimari elemanları vb.)
c-) Yapım tekniği ve malzeme kullanımı, temel yatay ve düşey taşıyıcı elemanlar, dolgu elemanları, yatay ve düşey kaplama elemanları, örtü malzemeleri ve tekniği, süsleme elemanlarına ilişkin mevcut durum tanımları
d-) Yapıda yaşayan nüfus ve sosyo kültürel, ekonomik yapısına ilişkin bilgiler
e-) Yapıların oluşumunu sağlayan ekonomik, sosyal, kültürel ve tarihi etkenler ile özgün kullanımına ilişkin ulaşılabilen belgeler, kaynaklar (fotoğraf, resim, tapu kaydı, vb.)
B- Sorunlar ( Mevcut Fiziki Durum Değerlendirmesi)
a-) Yapısal bozulmalar, deformasyonlar ve dağılımları, temel sorunları, yatay ve düşey yönde taşıyıcı sistem sorunları, dolgu malzemesinin sorunları, cephe elemanları sorunları, cephe kaplama ve üst örtü malzemesine ait sorunlar, cephe mimari süslemelere ve yapı malzemesine ait sorunların tespiti, nedenleri, çözüm önerileri.
b-) Kullanım (Aşırı yüklenme, terk edilme vb.) sonucu oluşan bozulmalar ve dağılımları,
c)Dış fiziksel etkenler (rüzgar, kar, yağmur, güneş, don, yeraltı suyu vb.) sonucu oluşan bozulmalar ve dağılımları,
d)Malzeme sorunları; Yapıdaki mevcut malzemelerin durumu ile korumaya yönelik müdahale yönteminin belirlenmesi ve yeni önerilecek malzemenin tespiti için yapılması gerekli olan malzeme laboratuar analizlerinin verilmesi,
C- Rölöve Müdahale Paftaları
Belirlenen (sistem ve yapı öğelerine ait detaylar hariç) ölçüsüz rölöve çizimleri üzerinde şu hususlar işlenecektir.
a) Yapıya çeşitli dönemlerde yapılan müdahaleler ve bunların dönemlerine göre gruplandırılması,
b) Yapıda bugün mevcut olmayan elemanlara ilişkin olarak yapıdan elde edilebilen bilgiler, izler,
c) Dönem eklerinin, korunması gerekli nitelikte olup olmadıklarının belirlenmesi,
d) Rölöve analiz raporu ve Rölöve Müdahale paftalarında belirtilen malzeme, bozulmalar ve muhdeslerin tanımları ölçüsüz rölöve paftaları üzerinde işlenecek ve raporla gerekli referans ilişkisi kurularak öneriler ve kararlar getirilecektir.
II. RESTİTÜSYON PROJESİ
II. I. Restitüsyon Projesi Çizimleri
a) Kat Planları (1/50 ölçeğinde hazırlanacaktır.)
b) Çatı Planları (1/50 ölçeğinde hazırlanacaktır.)
c) Cepheler (1/50 ölçeğinde hazırlanacaktır.)
d) En az iki kesit (1/50 ölçeğinde hazırlanacaktır.)
e) Detaylar (1/10, 1/5, 1/1 ölçeğinde hazırlanacaktır.)
II.II. Restitüsyon Raporu
· Yapının geçirdiği dönemlere ait değişmişliklerin (ekler, yok olan mimari elemanlar, kapatılan-açılan kapılar, pencereler, izler vb.) siyah-beyaz grafik veya renkli anlatımla ifade edilmesi
· Yapının geçirdiği değişikliklerin (ekler, yok olan mimari elemanlar vb.) her döneme göre ayrı ayrı çizimler üzerinde restitüsyon dayanakları (yapıdan gelen izler, karşılaştırmalı çalışma, benzer yapı, eski fotoğraf, resim, sözlü kaynak, mimari gereklilik vb.) da belirtilerek siyah-beyaz grafik veya renkli anlatımla ifade edilmesi
III. RESTORASYON PROJESİ
III.I. Restorasyon Projesi Çizimleri
a) Kat Planları (1/50 ölçeğinde uygulama projesi çizim tekniğinde hazırlanacaktır.)
b) Çatı Planı (1/50 ölçeğinde uygulama projesi çizim tekniğinde hazırlanacaktır.)
c) Cepheler (1/50 ölçeğinde uygulama projesi çizim tekniğinde hazırlanacaktır.)
d)En az iki kesit (1/50 ölçeğinde uygulama projesi çizim tekniğinde hazırlanacaktır.)
e)En az iki (Kurulun gerekli görmesi halinde
ikiden fazla yerden geçirilen ve yapısal sistem ile malzemeyi tanımlamayı amaçlayan) sistem detayı (1/20 ölçeğinde hazırlanacaktır.)
Bu çalışmalara yönelik sistem detayları plan, kesit ve görünüşleri ölçülü ve malzeme tanımlı olarak 1/20 ölçekte hazırlanacaktır.
f) Detaylar (1/10, 1/5, ve 1/1 ölçekte nokta detayları verilecektir.
Özgün niteliğine göre yenilenmeleri zorunlu veya muhdes olan mimari elemanlar yerine, yeni getirilen öneri mimari elemanlara ilişkin 1/10, 1/5, 1/1 ölçekte detaylar mutlaka üretilecektir.
III.II. Restorasyon Raporu
Restorasyon raporundaki saptamalar ve değerlendirmeler sırasında aşağıdaki hususlara dikkat edilecektir:
a) Yapıda müdahale türleri saptanırken özgün
yapının korunması açısından kullanım önerileri ile tarihi çevre bağlantılarının irdelenmesi,
b) Restorasyona yönelik teknik imkanlarla, özgün malzeme temin edilmesi ve kullanımı durumunda;
· Yapının korunmasına yönelik müdahaleler ile özgün yapı aksamlarının irdelenmesi,
· Özgün malzemenin yeni kullanımda değerlendirilmesi
· Yeni malzemelerin özgün malzemelerle birlikte kullanımında oluşacak kimyasal/görsel uyum ve uyumsuzluklar,
· Malzemelerin nasıl ve nereden temin edileceği,
c) Yapılacak müdahalelerde;
· Restorasyonda koruma ve yenileme ağırlıklı müdahalelerde gereksinimler, ilkeler ve biçimleri
· Yenilenmeler,
· Konservasyonlar,
· Tamamlamalar,
· Deformasyonların düzeltilmesi,
· Yapının yabancı elemanlardan ayıklanması
· Yapının bakımını kolaylaştırıcı önlemler,
· Yangın önlemleri,
· Bozulmayı geciktirici önlemler,
· Nem sorununun giderilmesi,
· Vejetasyonun (Bitkilenme) giderilmesi,
d) Onarım Aşamalarında,
· Yapının mevcut fiziki durumunun tespitine bağlı olarak, korumaya yönelik ilk müdahalelerin neler olabileceğinin saptanması, onarım aşamalarının belirlenmesi,
· Askılama ve safhaları,
· Dolgunun boşaltılması,
· Sökümler, hafriyatın yapılması,
· Üst örtünün onarımı ve yenilenmesi,
· Deformasyonların düzeltilmesi,
· Taşıyıcı sistem müdahaleleri,
Belirtilerek hazırlanacaktır.


Alıntıdır....

Rölöve ve Restorasyon İçin Sözlük

ALÇI: Toprak içinde katmanlar halinde bulunan alçıtaşının, özel fırınlarda 120o-180°C arasında pişirilip kristal suyunun uçurulması ve kalan kalsiyum sülfatın öğütülmesiyle elde edilen; su ile karıştırıldığında kısa süre içinde katılaşma özelliği gösteren, donduğunda hacmi yaklaşık %1 oranında artan, beyaz renkli bir toz halindeki inorganik esaslı bağlayıcı yapı malzemesi. Kum ya da kireç ile karıştırılarak duvar ve tavan sıvalarında, revzen yapımında, heykel, silme, mukarnas ve her tür kabartma bezemede, kalıp alınmasında kullanılan bu malzemenin yangına karşı dayanımı oldukça yüksektir. İçinde 2 molekül su bulunduğundan, alevlerle sarıldığında ısının büyük bir kısmı suyun ayrılmasında tüketilir ve ayrılan su buhar halinde alçının içine dolarak yangının yayılmasını önler. Dayanıklılığını etkileyen diğer bir konu homojenliğidir; gerektiğinden çok veya az pişmiş kısımlar, kil, kireç vb. yabancı maddeler içermemelidir. Bunun için kaplama ve kabartma işlerinde kullanılacak alçı kıl elekten, sıva işlerinde kullanılacak alçı ise ipek elekten geçirilir

ALTlN VARAK: 24 ayarlık külçe altının dövülerek veya merdaneden geçirilerek 1 mm kalınlığında levhalar haline getirilmesi ve ardından güderiler arasında çok uzun süre tokmaklanması yoluyla elde edilen; yaldızlanacak yüzeye yapıştırılarak uygulanan, sigara kağıdından daha ince altın Ievha. Altın varaklar, her birinde 24 sayfa/varak bulunan defterler halindedir. Altınlanacak yüzey üzerine yapıştırılması için miksiyon, tutkallı su ya da yumurta akından yararlanılır; üzerine zermühre sürülerek parlatılır.

ARŞIN: Ölçülen nesnenin türüne veya hangi bölgede kullanıldığına göre boyutu değişen ve ''parmakların ucundan omuza kadar olan'' uzunluğu temsil ettiği varsayılan eski bir uzunluk ölçüsü. Osmanlılarda, çarşı-pazarlardaki çeşitli kumaş ölçümlerinde Çarşı arşını (68 cm), Endaze (65 cm), Halep arşını ( 68 cm) ve mimarlıkla ilgili ölçümlerde Mimar arşını/Zira-i mi- mari/Zira-i benna (75,8 cm) adı verilen değişik türleri kullanılmıştır. Arşınlar demir, çelik, ahşap gibi malzemelerden oymalı ve bezemeli olarak yapılır, üzerlerine parmak bölüntüleri işaretlenirdi.

AŞI BOYASI: 1-Koyu kırrnızı renk. 2-Demir oksidin kaolenle karışık şekli olarak doğada hazır bulunan turuncu veya kırmızı-pembe renkli, plastik kil niteliğinde bir toprak çeşidi. 3-İçine karışan demir hidroksitli mineral pigmentlerinin oranına göre pas sansı, kızıl veya koyu esmer renkleri olabilen ve ''aşıtaşı''ndan elde edilen doğal toz boya. Bu kırmızı toprak boya çeşitleri halk arasında ''Acem kırmızısı'' ya da yanlış olarak ''demir sülyeni'', ''demir zencifresi'' gibi adlarla da anılır. 4-Kırmızı toprak boyaların su veya tutkallı suya pigment olarak katılmasıyla elde edilen ve özellikle ahşap evlerin cephe kaplama tahtalarını yağmur ve kirlilikten korumak için kullanılan sıvı boya. Aşıboyasına demir oksit katılarak kahverengi ve morumsu renkler de elde edilebilir.

AVADANLIK : Dülger, neccar, marangoz, kurşuncu... gibi İnşaat işçilerinin kullandıkları aletlerin takımı.

AYNA = AYNATAŞI : Eski evlerde veya sokak çeşmelerinde musluğun takıldığı, çoğunlukla mermer ve bezemeli olan düşey taş.

BİNİ: Kapı, pencere, dolap kapaklan kapandığında kalan aralığı örtmek amacıyla kanatların kenarına çakılan ve Osmanlı döneminde çoğunlukla bezemeli olan çıta. Özellikle kündekari kapaklarda boydan boya aynı biçimde devam ettirilmeyip farklı kesitlerin geçiş bölgeleri ve ön yüzüne, pahlı ya da eğrisel oymalarla oluşturulan ilginç bezemeler yapılmıştır.

ÇİÇEKLENME: malzemenin içinde bulunan tuzların, bazı etkenler sonucu dış yüzeye çıkması sonucunda oluşan lekeler.

ÇİNKO BEYAZI : Çinko oksit; başka pigmentlerde ışık etkisiyle rengin uçmasını önleyen ve zehirli olmayan, ''Çin Beyazı'' da denilen bir boyarmadde. Çok beyaz ve incedir, örtücü gücü az olmasına karşın kararmayan bir dayanıklılığı vardır.

DONME DOLAB TAKIMI: Dönme dolap Eski Türk evlerinde, büyük konaklarda erkeklerle kadınların birbirini görmeksizin yemek ve eşya alıp vermesi için haremle selamlık arasındaki duvarda yapılan; bir bölümü raflı, uzunca ve bir eksen etrafında çevrilen dolaplara denir.

EDİRNEKARİ: Tahta üzerine boya ve altın yaldız ile yapılan laklı veya laksız nakışlar. 14.yüzyıldan 19.yüzyıl ortalarına kadar bu tarzda bezenmiş tavanlar, ahşap duvar kaplamaları, kapılar, dolap kapaklan ile saat, sandık, çekmece, raf ve çeşitli küçük eşyalar üretilmiştir. Boyaları çok sağlam, işleme tarzı çok ustalıklı olan bu nakışlarda genellikle yeşil ve kahverengi içinde kırmızı çiçek motifleri ve parça parça sarı renkler bulunur. Edirne'de yapılan çekmecelerin içine yaldızla tuğralar ve çeşitli süsler işlenmiştir.

GERGİ DEMİRİ : Kemerlerin açılmasını engellemek için kullanılan; başlığın bittiği kotta sütunu duvara ya da diğer sütunlara bağlayan demir çekme çubuğu.

HORASAN: l-Kırılmış-öğütülmüş tuğla, kiremit, çömlek vb. pişmiş kil kökenli "agrega'' malzeme. içindeki tuğla, kiremit tanecikleri bazen nohut büyüklüğünde, bazen de elekten geçecek ince bir toz halinde olabilir ve taneciklerin boyutuna göre ince horasan, kaba horasan olarak adlandırılır. 2-Horasan'ın kireç ve su (bazen de kum) ile karıştırılmasıyla elde edilen ve eskiden çimento yerine kullanılan dayanıklı bir örgü harcı.

KAKMA : Taş, metal, ağaç veya kaplama yüzeylerine yapılan oymalara, ince levha biçiminde renkli ve daha değerli gereçleri gömerek yapılan süsleme. Kakma yapılacak yüzey ve gömülecek malzemenin kompozisyonunda pek çok seçenek kullanılmıştır. Örneğin taşın içine renkli mermer, abanoz üstüne sedef veya bağa, ceviz üstüne fildişi, kemik, tahta ya da demir üstüne altın veya gümüş parçalar, gümüş ya da altın eşya üstüne değerli taşlar gömülerek yapılan kakma işler vardır. Osmanlı mimarlığında, özellikle kündekâri tekniğindeki minberler, kürsüler, kapı, pencere ve dolap kapaklan üzerine sedef ve fildişi kakma yöntemi

KAPİLARİTE: gözenekli malzemelerin kılcal boşluklarından suyun yükselmesi

KENET: Taşların birbirine -veya varsa- arkadaki duvara yatay yönde eklenmesinde kullanılan, iki ucu kıvrık, 5-8 mm kalınlık, 50-60 mm genişlik ve 20-30 cm uzunlukta, yatay demir çubuk. Bağlanacak taşların boyutuna göre kenet büyüklükleri de değişir. Çoğunlukla demir lamaların çatal, kuyruklu vb. şekillerde bükülmesiyle yapılır. Ekin sağlamlaştırılması için, taşta açılan oyukların içine giren bu kıvrık uçların üzerine kurşun dökülür. Taşların birbiriyle bağlantısını sağlayıp duvarı güçlendirme işlevine sahip olan kenetler, diğer yandan da önemli bir tahribat nedeni olmaktadır. Rutubet etkisiyle paslanıp şişerek taşlan çatlatmakta, çatlaklardan giren yağmur suları da kenetleri çürüterek taşların ayrılmasına neden olmaktadır.

KULLAB = GÜLLAP : İki uzun demir parçanın ortasından birbirine geçerek kıvrılması, eklem noktasından sonra da yan yana gelerek çift katlı bir kesit oluşturması şeklinde yapılan ve uçlara doğru sivrilen, demircilerin yaptığı bir tür menteşe. Geleneksel Türk evlerinin kapı, pencere ve dolaplarında kapağın kasaya tutturulması ile açılıp kapanmasını sağlamak amacıyla kullanılır. Genellikle, ahşap kesitine açılan bir delik içine yerleştirilerek çakılır ve arka yüzeye çıkan uçlan iki yana yatırılıp -çıkıntı yapmaması için- tekrar tahtaya gömülür. Parçalan, (güllap haline getirilmeden) tek olarak da -içine halka yerleştirilmiş bir tesbit elemanı gibi- yaygın şekilde kullanılmıştır. Bu elemanı, çakma ahşap kapılardaki halkalı demir kabaralar veya metal rozetleri, merkezlerinden kapağa çakan iri başlı bir çivi gibi düşünmek mümkündür.

KÜFEKİ TAŞI: Yüzyıllardan beri İstanbul ve Trakya'nın yapı taşı gereksinimini karşılayan; "lümaşelli kalker'', "maktralı kalker'' ya da "Bakırköy taşı'' adlarıyla da bilinen; deniz kabuklarının -çoğunlukla da istiridye kabuklarının- oluşturduğu bir kalker. Açık bej-beyaz tonlarında, ince taneli ve kumlu görünümde, kolayca çizilebilir, kopma ve kesme özelliği çok yüksek, kompakt bir kayaçtır. Bileşimindeki karbonat oranı yüksek olduğu için, asitle reaksiyonunda hızlı bir köpürme izlenir. Bol fosilli, boşluklu, kalsit özellikli bir dokusu vardır. Diğer önemli bir özelliği, doğadan çıktığı anda her türlü işleme uygun olması ve kolay işlenmesi; havayla temastan sonra ise bünyesine karbon dioksit alarak ikincil bir hidratasyonla sertliğinin artması, dayanıklılık ve güç kazanmasıdır. Su içinde bulunduğu durumlarda da özellikleri değişmez. Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerinde genellikle Bakırköy çevresindeki (Yeşilköy Havalimanı, Bakırköy, Sefaköy, Yeşilköy , Şirinevler, Merter ve çevresindeki yerleşim alanları altında kalan) ocaklardan elde edildiği için daha çok "Bakırköy taşı'' denilen küfekinin üretimi -oldukça sınırlı olmakla beraber- bugün de sürdürülmektedir. Küfeki taşı, Sinan ve diğer Osmanlı mimarlarının eserlerinde daima ana yapı malzemesi olmuş; kaba işlenmişlikten kesme taş ve yoğun bezemeli düzeye kadar değişik, zengin bir kullanım alanı bulmuştur. Yalnızca örgü ve dış cephe malzemesi olarak değil, iç mekanlarda, döşeme kaplamalarında, kemerlerde, portal, mihrap ve minberlerde de kullanılmıştır. Süleymaniye Külliyesi yapımı sırasında Haznedar köyü yakınlarındaki Mehmet Paşa ve Lütfü Paşa Çiftlikleri civarında bulunan devlet taş ocaklarının işletildiği bilinmektedir.

KÜNDEKÂRİ: Kürsü ve minber tablaları yahut önemli kapı, pencere, dolap kapaklan... gibi elemanların yapımında kullanılan, küçük ahşap tablalar ve profilli çıtaların -geometrik bir bezeme oluşturacak şekilde- geçmeli olarak birbirine birleştirilmesi tekniği; bu teknikle üretilen yapı elemanı. Tablaların lifleri birbirine ters olarak yerleştirildiği ve biri ötekinin nem ve sıcaklıktan dolayı çalışmasına engel olduğu için, kündekâri tekniğindeki kanatlar düzlüklerini yüzyıllarca korur ve hiç çarpılmazlar.

MALAKÂRİ: Osmanlı mimarisinde kubbe, tavan veya duvarlara yapılan alçı kabartmalı ve renkli süsleme tekniği; mala ile yapılan alçı süsleme. Bu bezeme genellikle turuncu veya kırmızı bir zemin üzerinde beyaz olarak bırakılıp araları boyanır ve bazen, belli yerlerine, çini parçalan konurdu. Alçı kabartmaların yüksekliği 1 cm'den azdır ve bu kadar alçak olduğu için çoğunlukla uzaktan algılanmayıp kalemkâri sanılır. Mala gibi küçük bir aletle yapıldığı için bu adı almıştır.

MISKALA / SAYKALA : Madenleri parlatmak, perdahlamak için kullanılan; ucu yassı ve yuvarlak, uzunca, kalem gibi madeni bir çubuktan ibaret olan alet. Daha çok hakkak ve kuyumculara özgü olan bu araç mimaride de yaldızla yapılan tezhiplerin bazı kısımlarının donuk kaldığı ve parlatılması gerektiği durumlarda kullanılır. Bir maden üzerine sürüldüğü zaman, yüzeyindeki pürüzleri ezerek parlatır ve bu işleme ''mıskalalamak'' denir.

MUKARNAS: (Yakut Türkçesinde çıkıntı, burun) düşey bir yüzeyden, üzerinde bulunan daha taşkın bir yüzeye geçmek ve ona bindirmelik görevi yapmak için taş veya tuğladan küçük prizmalar şeklinde, birbiri üzerine oturan bindirmeliklere verilen ad, istelaktit. Sinan çağında bunlara tekil olarak mukarnas, çoğul olarak da mukarnesat denirdi. Karnasın çeşitli bölümlerine asaba, pah, badem, peş, kanat, yırtmaç, diş, püskül gibi adlar verilmiştir.

ORGANİK MALZEME: hayvansal yada bitkisel kökenli malzeme; ahşap, kağıt, deri, fil dişi vb.

ÖKÇE: Osmanlı döneminde kündekâri kapı, pencere ve dolap kapaklarını duvara bağlamak için menteşe kullanılmaz, kanatların altında ve üstünde bulunan millerden yararlanılırdı. Üstte genellikle kanada ayrı bir mil takılmaz; serenin ucunda kendinden soyma silindirik bir parça bırakılıp bu parça tavana açılan oyuğa girer; dönme hareketiyle ahşabın taşa çarpıp aşınmasını önlemek için de oyuğun içine demir, pirinç vb. madeni bir silindir yerleştirilirdi. Altta ise, döşeme taşına açılan kare veya dikdörtgen bir oyuğun içine aben-i ökçe yerleştirilir, etrafına kurşun dökülerek zemine tesbit edilir. Kanadın altında ökçe adlı koni biçiminde demir bir mil vardır. Bu konik milin sivri ucu demirin üstündeki oyuğa oturtularak kanadın rahatça dönmesi, açılıp kapanması sağlanır.

REVZEN : Eski evlerde ve saray, cami, türbe gibi yapıların alt sıra pencereleri üzerindeki ikinci sırada bulunan süslü pencere; kafa penceresi. Farsçada pencere anlamına gelen ''rovzen" sözcüğü, Osmanlılarda ''revzen" ya da ''revzen-i menkuş=nakışlı pencere" biçimine dönüşmüştür. Hava almak için açılıp kapanması gereken alt pencereler sade cam ve ahşap doğramalı, üst sıradakiler ise sabit ve alçı kayıtlıdır. Revzenler, renkli camlarla çeşitli desenler oluşturulan bir bezeme panosu gibi tasarlanır ve mekana hoş bir aydınlık verirler. Seçilen desenin uygulanması için, renkli camların arasına alçı kayıt dökme işinde lüleci çamurundan faydalanılır. Tahta bir taban üzerine, camların formunda çamur parçalan yerleştirilerek kompozisyon oluşturulur. Camlar bitmiş formundan biraz büyük kesilerek çamur parçalan üzerine oturtulur ve üzerine alttaki ile aynı biçimde bir kat çamur daha yerleştirilir. Böylece camlar iki çamur tabakası arasında kalır ve kenarları kayıt boşluklarına doğru taşmış olur. Çamur adacıkları arasındaki kanallara alçı dökülerek -camların kenarlarını içine alacak şekilde- kayıtlar yapılır. Döküm pürüzleri ve kusurlar, çakı ile temizlenerek düzeltilir. Yüksekteki pencerelerde yer alan küçük şekilli bezemelerde, aşağıdan bakıldığı zaman alçı kayıtların kalınlığı nedeniyle örgenin tam olarak görünmesi engelleneceği için, kayıtların eğimli dökülmesi gerekir. Bunun için çamur tabakasının kenarları, önceden, istenen eğimde kesilir. Revzenlerde, oldukça küçük örgeli kompozisyonlar yer aldığından dolayı, alçı kayıtlar çok incedir ve dış etkilerle çabuk bozulur. Önlem olarak, ince nakışlı camın duvarın iç yüzüne takılması ve dışa daha basit örgeli, kalın kayıtlı ikinci bir revzen takılarak içtekinin korunması düşünülmüştür. Birinci türdeki panolara ''içlik'', dışa takılan ikinci türdekilere ''dışlık'' denir. Osmanlı dini mimarisindeki dışlıklarda genellikle yuvarlak, eliptik ve ''filgözü'' adı verilen biçimlerde kayıtlar kullanılmıştır. Bazen alt sıra pencerelerin üzerindeki kemerlerin içi de pencere boşluğu gibi ele alınmış ve (diğer kafa pencerelerinde olduğu gibi) mavi, kırmızı, san, turuncu, mor, yeşil camlı içliklerle, bir bezeme panosu gibi tasarlanmıştır.

REZE/REZZE: Kapı, pencere, dolap kapaklarının tutturulması, açılıp kapanması ve kilitlenmesinde kullanılan, demircilerin yaptığı çeşitli türdeki menteşe ve kilitlerin genel adı. a-Kapı ve dolapları içeriden-dışarıdan açıp kapamaya yarayan ve başparmakla basılarak işletilen mekanizma. b-çift kanatlı kapılarda her zaman açılmayan kanadı ait ve üst eşiklere sabitleyen demir sürgü. c-Kanatlan söveye ya da duvara asmak için kullanılan ve kapağa çakılan elemanı uzun bir demir lama şeklinde olan menteşe. d-Sokak kapısını içeriden kapatmaya ya da gerektiğinde asma kilit asılarak kilitlemeye yarayan çengelli demir düze- ek... gibi türleri vardır.

RUMi : Birbirine bağlı kıvrımlı dallar ve uçlarındaki yarım palmet biçimli yapraklarla oluşturulan; Türklerin Orta Asya'dan beri kullandıkları ve Anadolu Selçuklularının üsluplaştırmaya başladıkları hayvan figürleri, filiz ve yaprakların Osmanlı döneminde daha çok stilize kompozisyonlara dönüştüğü bir süsleme biçimi; bu tür süslemenin ana örgesi. 15.Yüzyıldan sonra rumiler aşırı bir stilizasyonla hayvan figürlü görünümlerinden tümüyle uzaklaşmış, kökeni algılanmayacak şekilde, tüm süsleme alanlarında kullanılan farklı bir dekoratif karakter almıştır. Simetrik düzenlemelerle ya da eğrisel ve spiral doğrultulara aynı yönde yerleştirilerek kullanılan rumiler, başka tür örgelerin de yer aldığı süslemelerde daima kendi doğrultusunda devam ederek diğerlerine karışmaz. Birden çok rumi örgesine yer verilen kompozisyonlarda ise her biri ayn tür gibi yorumlanarak birbirilerini kesmezler. Çizim özelliklerine göre sade, dilimli, tepeli, hurde, piçide/sencide veya sarma, kanatlı gibi değişik isimler alır

SEDEF/SADEF: Minber, kapı, dolap kapağı, sandık, rahle...vb. ince marangozluk ürünü eşyaların kakma bezemelerinde kullanılan; inci çıkarılan istiridye kabuklarının iç yüzündeki parlak madde. Ceviz, meşe, abanoz gibi ahşap yüzeylerin oyulmuş kısımlarına sedeften kesilmiş parçaların yapıştırılması için tutkaldan daha iyi bir yapıştırıcı olarak ''dövülerek çok ince toz haline getirilmiş istiridye kabuklarının yumurta akıyla macun haline getirildiği'' bir karışım tercih edilmiştir. Mimar Sinan ve Mehmed Ağa gibi ünlü Osmanlı mimarları, eğitimlerinin başlangıcında sedef kakma işlerini öğrenerek ''sedefkâr'' olmuşlardır.

SOMAKİ : Küçük siyah benekli, koyu kırmızı ya da yeşil renkli, iyi cilalanabilen; sütun ve trabzan yapımında kullanıldığı bilinen, mermer görünümünde, ancak magmatik kökenli ve çok sert bir taş olan porfır.

TUZLANMA: gözenekli malzemelerin içerdiği tuzların suyla birlikte yüzeye taşınması ve suyun buharlaşması sırasında yüzeyde tuz kristallerinin oluşması.

ÜSTÜBEÇ : Pigment olarak beyaz boya yapımında, boyaların yoğunluğunu arttırmada yahut günümüzde- yağlıboya ve (dış hava etkisine açık dar yarık ve çatlakları doldurmak amacıyla tutkal ve tebeşir tozu ile üretilen üstübeç macunu gibi) macunlarda dolgu gereci olarak kullanılan; beyaz renkli ve çok örtücü bir madeni tozun genel adı.

ZENBEREK: Çevirmeye ve sıkıştırmaya yarayan demir yay. Kapı veya dolap kanatlarını kapalı tutup gerektiğinde açmaya yarayan ve ”çarpma” adı da verilen bu demir düzenek.

ZIVANA: Sütunla başlık ve altlığını birbirine bağlamakta ya da minare örgüsünde olduğu gibi taşların üst üste eklenmesinde kullanılan; günümüzde ''saplama'' adı da verilen kare kesitli, kalın ve başsız bir çivi şeklinde yahut yassı ve uçlara doğru genişleyen formda; kenet gibi kurşunla tesbit edilen demir yapı ögesi. Osmanlı mimarlığında bütün taşlarda zıvana bulunduğu söylenemez, ancak belli bazı yerlerde -özellikle-duvar köşelerindeki, ayaklardaki ve kemer aksı doğrultusundaki taşların düşey yönde eklenmelerini sağlamak amacıyla kullanılmıştır.

Kaynaklar; Neslihan Sönmez, Doğan Kuban, Celal Esad Arseven

Bina Bilgisi Ders Notları - Altın Oran


Altın oran, doğada sayısız canlının ve cansızın şeklinde ve yapısında bulunan özel bir orandır.Altın oran, doğada, bir bütünün parçaları arasında gözlemlenen, yüzyıllarca sanat ve mimaride uygulanmış,uyum açısından en yetkin boyutları verdiği sanılan geometrik ve sayısal bir oran bağıntısıdır. Doğada en belirgin örneklerine insan vücudunda, deniz kabuklulularında ve ağaç dallarında rastlanır.Platon'a göre kozmik fiziğin anahtarı bu orandır. Altın oranı bir dikdörtgenin boyunun enine olan "en estetik" oranı olarak tanımlayanlar da vardır.

Eski Mısırlılar ve Yunanlılar tarafından keşfedilmiş, mimaride ve sanatta kullanılmıştır. Göze çok hoş gelen bir orandır.



Altın Oran; CB / AC = AB / CB = 1.618; bu oranın değeri her ölçü için 1.618 dir.

Bir doğru parçasının (AB) Altın Oran'a uygun biçimde iki parçaya bölünmesi gerektiğinde, bu doğru öyle bir noktadan (C) bölünmelidir ki; küçük parçanın (AC) büyük parçaya (CB) oranı, büyük parçanın (CB) bütün doğruya (AB)oranına eşit olsun.

Altın Oran, pi (π) gibi irrasyonel bir sayıdır ve ondalık sistemde yazılışı; 1.618033988749894... dür. (noktadan sonraki ilk 15 basamak). Bu oranın kısaca gösterimi: [1 + sqr(5)]/2 olur. sqr (5), beşin karekökünü göstermektedir.

Altın Oranın ifade edilmesi için kullanılan sembol, PHI yani Φ 'dir.

Tarihçe

Altın Oran, matematikte ve fiziksel evrende ezelden beri var olmasına rağmen, insanlar tarafından ne zaman keşfedildiğine ve kullanılmaya başlandığına dair kesin bir bilgi mevcut değildir. Tarih boyunca birçok defa yeniden keşfedilmiş olma olasılığı kuvvetlidir.

Euclid (M.Ö. 365 – M.Ö. 300), "Elementler" adlı tezinde, bir doğruyu 0.6180399... noktasından bölmekten bahsetmiş ve bunu, bir doğruyu ekstrem ve önemli oranda bölmek diye adlandırmıştır. Mısırlılar keops Piramidi'nin tasarımında hem pi hem de phi oranını kullanmışlardır. Yunanlılar, Parthenon'un tüm tasarımını Altın Oran'a dayandırmışlardır. Bu oran, ünlü Yunanlı heykeltraş Phidias tarafından da kullanılmıştır. Leonardo Fibonacci adındaki İtalyan matematikçi, adıyla anılan nümerik serinin olağanüstü özelliklerini keşfetmiştir fakat bunun Altın Oran ile ilişkisini kavrayıp kavramadığı bilinmemektedir. Leonardo da Vinci, 1509'da Luca Pacioli'nin yayımladığı İlahi Oran adlı bir çalışmasına resimler vermiştir. Bu kitapta Leonardo Leonardo da Vinci tarafından yapılmış Five Platonic Solids (Beş Platonik Cisim) adlı resimler bulunmaktadır. Bunlar, bir küp, bir Tetrahedron, bir Dodekahedron, bir Oktahedron ve bir Ikosahedronun resimleridir. Altın Oran'ın Latince karşılığını ilk kullanan muhtemelen Leonardo da Vinci 'dir. Rönesans sanatçıları Altın Oran'ı tablolarında ve heykellerinde denge ve güzelliği elde etmek amacıyla sıklıkla kullanmışlardır. Örneğin Leonardo da Vinci, Son Yemek adlı tablosunda, İsa'nın ve havarilerin oturduğu masanın boyutlarından, arkadaki duvar ve pencerelere kadar Altın Oran'ı uygulamıştır. Güneş etrafındaki gezegenlerin yörüngelerinin eliptik yapısını keşfeden Johannes Kepler (1571-1630), Altın Oran'ı şu şekilde belirtmiştir: "Geometrinin iki büyük hazinesi vardır; biri Pythagoras'ın teoremi, diğeri, bir doğrunun Altın Oran'a göre bölünmesidir." Bu oranı göstermek için, Parthenon'un mimarı ve bu oranı resmen kullandığı bilinen ilk kişi olan Phidias'a ithafen, 1900'lerde Yunan alfabesindeki Phi harfini Amerika'lı matematikçi Mark Barr kullanmıştır. Aynı zamanda Yunan alfabesindekine karşılık gelen F harfi de, Fibonacci'nin ilk harfidir.

Altın Oran, bir sayının insanlık, bilim ve sanat tarihinde oynadığı inanılmaz bir roldür. Phi, evren ve yaşamı anlama konusunda bizlere yeni kapılar açmaya devam etmektedir. 1970'lerde Roger Penrose, o güne kadar imkansız olduğu düşünülen, "yüzeylerin beşli simetri ile katlanması"nı Altın Oran sayesinde bulmuştur.

Fibonacci Sayıları ve Altın Oran

Fibonacci sayıları (1, 1, 2, 3, 5, 8, 13, 21, 34, 55, 89, 144, 233, 377, 610, 987, 1597, 2584, 4181, 6765... şeklinde devam eder) ile Altın Oran arasında ilginç bir ilişki vardır. Dizideki ardışık iki sayının oranı, sayılar büyüdükçe Altın Oran'a yaklaşır.

Fibonacci ardışıkları, Altın Oran ilişkisi yorumlamasıdır. Bir çok bitki filizlendiğinde, önce bir adet yaprak verir. Bir süre sonra bir yaprak daha açar, sonra iki tane daha... Sonra üç, beş, sekiz, onüç, yirmibir, otuzdört, vs. Pek çok bitki büyüme prensibi olarak kendisine Fibonacci ardışığını seçmiştir.


Yine birçok bitki, dallanma sırasında Fibonacci sayılarını izler:

Eğer bir bitkiyi dikkatle incelerseniz fark edersiniz ki, yapraklar hiçbir yaprak alttakini kapatmayacak şekilde dizilmiştir. Bu da demektir ki, her bir yaprak güneş ışığını eşit bir şekilde paylaşıyor ve yağmur damlaları bitkinin her bir yaprağına değebiliyor.

Bir bitkinin sapındaki yapraklarında, bir ağacın dallarının üzerinde hemen her zaman Fibonacci sayıları bulursunuz. Eğer yapraklardan biri başlangıç noktası olarak alınırsa ve bundan başlayarak, aşağıya ya da yukarıya doğru, başlangıç noktasının tam üstünde veya altında bir yaprak buluncaya kadar yapraklar sayılırsa bulunan yaprak sayısı farklı bitkiler için değişik olacaktır ama her zaman bir Fibonacci.

hazırlayan muhammed krabörklü== Altın Oran'ın Elde Edilmesi == Altın Oran'ı anlatmanın en iyi yollarından biri, işe bir kare ile başlamaktır.



Bir kareyi tam ortasından iki eşit diktörgen oluşturacak şekilde ikiye bölelim.



Dikdörtgenlerin ortak kenarının, karenin tabanını kestiği noktaya pergelimizi koyalım. Pergelimizi öyle açalım ki, çizeceğimiz daire, karenin karşı köşesine değsin, yani yarı çapı, bir dikdörtgenin köşegeni olsun.



Sonra, karenin tabanını, çizdiğimiz daireyle kesişene kadar uzatalım.



Yeni çıkan şekli bir dikdörtgene tamamladığımızda, karenin yanında yeni bir dikdörtgen elde etmiş olacağız.



İşte bu yeni dikdörtgenin taban uzunluğunun (B) karenin taban uzunluğuna (A) oranı Altın Oran'dır. Karenin taban uzunluğunun (A) büyük dikdörtgenin taban uzunluğuna (C) oranı da Altın Oran'dır. A / B = 1.6180339 = Altın Oran C / A = 1.6180339 = Altın Oran



Elde ettiğimiz bu dikdörtgen ise, bir Altın Dikdörtgen'dir. Çünkü kısa kenarının, uzun kenarına oranı 1.618 dir, yani Altın Oran'dır.



Artık bu dikdörtgenden her bir kare çıkardığımızda elimizde kalan, bir Altın Dikdörtgen olacaktır.



İçinden defalarca kareler çıkardığımız bu Altın Dikdörtgen'in karelerinin kenar uzunluklarını yarıçap alan bir çember parçasını her karenin içine çizersek, bir Altın Spiral elde ederiz. Altın Spiral, birçok canlı ve cansız varlığın biçimini ve yapı taşını oluşturur.Buna örnek olarak Ayçiçeği bitkisini gösterebiliriz. Ayçiçeğinin çekirdekleri altın oranı takip eden bir spiral oluşturacak şekilde dizilirler.



Bu karelerin kenar uzunlukları sırasıyla Fibonacci sayılarını verir.



Beş Kenarlı Simetri

Phi'yi göstermenin bir yolu da, basit bir beşgen kullanmaktır. Yani, birbiriyle beş eşit açı oluşturarak birleşen beş kenar. Basitçe Phi, herhangi bir köşegenin herhangi bir kenara oranıdır.



AC / AB = 1,618 = PHI
Beşgenin içine ikinci bir köşegen ([BD]) çizelim. AC ve BD birbirlerini O noktasında keseceklerdir.

Böylece her iki çizgi de, bir noktadan ikiye bölünmüş olacaktır ve her parça diğeriyle Phi oranı ilişkisi içindedir. Yani AO / OC =Phi, AC / AO = Phi, DO / OB = Phi, BD / DO = Phi. Bir diğeri ile bölünen her köşegende, aynı oran tekrarlanacaktır.
Bütün köşegenleri çizdiğimiz zaman ise, beş köşeli bir yıldız elde ederiz.



Bu yıldızın içinde, ters duran diğer bir beşgen meydana gelir (yeşil). Her köşegen, başka iki köşegen tarafından kesilmiştir ve her bölüm, daha büyük bölümlerle ve bütünle, Phi oranını korur. Böylece, içteki ters beşgen, dıştaki beşgenle de Phi oranındadır.



Bir beşgenin içindeki beş köşeli yıldız, Pentagram diye adlandırılır ve Pythagoras'ın kurduğu antik Yunan Matematik Okulu'nun sembolüdür. Eski gizemciler Phi'yi bilirlerdi ve Altın Oran'ın fiziksel ve biyolojik dünyamızın kurulmasındaki önemli yerini anlamışlardı

Bir beşgenin köşegenlerini birleştirdiğimizde, iki değişik Altın Üçgen elde ederiz. Mavi üçgenin kenarları tabanı ile ve kırmızı üçgenin tabanı da kenarı ile Altın Oran ilişkisi içerisindedir.



Phi, kendini tekrarlayan bir özelliğe de sahiptir. Altın Orana sahip her şekil, Altın Oranı kendi içinde sonsuz sayıda tekrarlayabilir. Aşağıdaki şekilde, her beşgenin içinde meydana gelen pentagramı ve her pentagramın oluşturduğu beşgeni ve bunun makro kozmik ve mikro kozmik sonsuza kadar Altın Oranı tekrarlayarak devam ettiğini görebiliriz.



Beşgen, Altın Oranı açıklamak için oldukça basit ve iyi bir yöntem olmakla birlikte, bu oranın belirtilmesi gereken çok daha karmaşık ve anlaşılması zor bir takım özellikleri de vardır. Altın Oran daha iyi anlaşıldıkça, biyolojik ve kozmolojik birçok büyük uygulama örnekleri daha iyi görülebilecektir.

Büyük Piramit ve Altın Oran



Yandaki diagram, Altın Oran'ın bir çember yarıçapı üzerinde nasıl bulunabileceğini gösterir. Kenar uzunluğu dairenin yarıçapına eşit olan FCGO karesinin FC kenarının orta noktası olan T'den GO kenarının orta noktası olan A'ya dik çizilen bir çizgi ile ikiye bölünmesinden elde edilen TCAO dikdörtgeninin köşegenini (AC) bir ikizkenar üçgenin kenarlarından biri olarak kabul edip ABC üçgenini oluşturursak, üçgenin yüksekliğini 1 kabul ettiğimizde (ki bu dairenin yarıçapıdır) COB üçgeninin OB kenarı, Altın Oran olan 0.618034 olur.

Bir trigonometrik cetvelden baktığımızda, OCB açısının 31"43' ve dolayısıyla OBC açısınında 58"17' olduğunu buluruz. Yukarıdaki diyagram önemini korumak şartıyla bizi başka bir konstrüksiyona götürür ki, bu belki de Mısır'lı rahiplerce çok daha önemli bulunmuş olabilir.



Yandaki diagramda, üçgenin dik açıya ortak kenarlarından biri yine yarıçapın 0.618034'üdür fakat bu defa 1'e yani yarıçapa eşit olan komşu kenar değil, hipotenüstür. Yine bir trigonometrik tablo yardımıyla, 0.618034'ün karşı açısının 38"10' ve diğer açının da 51"50' olduğunu görürüz. Pisagor Teoremini kullanarak, OD kenarının uzunluğunun da yarıçapın 0.78615'i olduğu görülür.

Bu konstrüksiyonda onu özel yapan iki önemli nokta vardır. Birincisi; ED kenarının uzunluğu (0.618034) OD kenarının uzunluğuna (0.78615) bölünürse sonuç OD kenarının uzunluğuna (0.78615) eşit çıkmaktadır. Trigonometrik ilişkiler açısından bu şu anlama gelmektedir: 38"10' un tanjantı (karşı kenar ÷ komşu kenar), 38"10' un cosinüsüne (komşu kenar ÷ hipotenüs) eşittir. Tersi, 51"50' nin kotanjantı, 51"50' nin sinüsüne eşittir.

İkinci ve belki en önemli husus: OD kenar uzunluğu (0.78615) 4 ile çarpıldığında 3.1446 yı verir ki bu, hemen hemen Pi'ye (3.1416) eşittir. Bu buluş, 38"10' açıya sahip bir dik üçgenin Pi oranı ile Altın Oran fenomeninin çok özel ve ilginç bir kesişimini kapsadığını ortaya koymaktadır.



Kadim Mısır Krallığı döneminin rahipleri bu üçgenin özelliklerinden haberdar mıydılar? Bu diagram Büyük Piramit'in dış hatlarını göstermektedir. Bilinçli olarak ya da değil, bu piramit 38"10' lık bir üçgeni ihtiva edecek biçimde inşa edilmiştir. Yüzeyinin eğimi, çok kesin bir şekilde yerle 51"50' lık açı yapmaktadır. Bu piramit kesitini bir önceki ile kıyaslarsak, BC uzunluğunun yarıçapın 0.618034'ü olduğunu, AB uzunluğunun 0.78615 olduğunu ve AC uzunluğunun 1 yani yarıçap olduğunu görebiliriz.

Keops Piramidi'nin gerçek ölçüleri şöyledir (feet ölçüsünden metreye çevrilmiştir): AB=146.6088m BC=115.1839m AC=186.3852m).

Bu XXX noktadan itibaren işler biraz karmaşık ama çok çok ilginç bir hale gelmektedir.

Görüleceği gibi, BC uzunluğu, piramitin kenar uzunluğunun yarısıdır. Bu nedenle piramitin çevresinin uzunluğu BC x 8 dir. Yani piramitin relatif çevresi 0.618034 x 8 = 4.9443 dür. Yine piramitin relatif yüksekliği 0.78615 in bir çemberin yarıçapı olduğu farzedilirse bu çemberin uzunluğu (çevresi) yine 4.9443 olacaktır.

Bu beklenmedik uyum şu şekilde gerçekleşmektedir:

1)38"10'lık üçgene gore 0.618034 ÷ 0.78615 = 0.78615 dir (yukarıda bahsedilmişti). Demek ki, 8 x 0.618034 olarak belirlenen piramit çevresi 8 x 0.78618 x 0.78615 şeklinde de gösterilebilir.

2)Yine yukarıda, 4 x 0.78615 in Pi (Π) ye çok yakın bir değer verdiğini söylemiştik. Demek ki 2Π' nin de 8 x 0.78615 e çok yakın bir değer olduğu görülür. Böylelikle, yarıçapı 0.78615 olan bir dairenin çevresi şu şekilde ifade edilebilir: C=2Πr= (8 x 0.78615) x 0.78615



Bundan şu sonuç çıkmaktadır: Büyük Piramit, yatay bir düzlem üzerinden ölçüm yapıldığında sahip olduğu kare şeklindeki çevre uzunluğunun aynına, düşey bir düzlem üzerinde yapılan ölçümde de bu defa daire şeklinde olmak üzere sahiptir.

Birkaç ilginç bilgi olmak kaydıyla şu gerçeklere de kısaca bir göz atalım: Keops Piramidi'nin gerçek taban kenar uzunluğunun (230.3465m) 8 katı ya da çevre uzunluğunun iki katı, boylamlar arasındaki 1 dakikalık açının ekvatordaki uzunluğunu vermektedir. Piramitin kenar uzunluğunun, ekvatordaki 1 dakikalık mesafenin 1/8 ine eşit olması ve piramit yüksekliğinin 2 nin 1/8 ine eşit olması korelasyonunu irdelememiz, örneklemeyi evrensel boyutlara taşıdığımızda, dünya ile evrenin Pi ve Altın Oran sabitlerinin ilişkilerini algılamada küçük bir girişim, samimi bir başlangıç sayılabilir.

Şunu akılda tutmak gerekir ki; piramitin kenar uzunluğunun 230.3465m olması tamamen tesadüf de olabilir. Fakat karşılıklı ilişkiler yenilerini doğuruyor ve bunlara yenileri ekleniyorsa, bu korelasyonların kasti düzenlenmiş olduğu ihtimali de ciddi olarak dikkate alınmalıdır.

Kaynak: Wikipedia

KARAYOLLARI TANIMLARI